"Prens Jung, sizi çağırıyorlar"
"Geliyorum Bay kim"
Hızlı adımlarım ile taht odasına gitmeye başladım. Önümde tüm hizmetliler eğildi ve benim ne kadar yüce biri olduğumu bir kere daha bana kanıtladılar.Büyük altın kapıyı açtım, içeri üç adım attım. Arkamdan benimle birlikte yerde sürünen pelerinim, başımdaki güneş sarısı tacım ve ben , bu sarayın en görkemli birisi olduğumun büyük kanıtı idi.
Soluma döndüm, büyük güller, sağıma baktım ayçiçekleri, tam önümde ise kral tahtı.
"Prens Jung, önemli bir konu hakkında konuşmamız gerekiyor"
"Baba, sana bir şey demem gerek"
"Dinliyorum oğlum"
Boğazımı temizledim ve bir elimi demir zarif kılıcıma attım, büyükçe yutkundum"Baba , yaşım olmuş 23 ama ben hala ruh eşimi bulamadım. Tanrı korusun birgün senin başına bir iş gelirse , bu dünyadan gidersen.. Anlarsın işte bir torun sahibi olmak istemez misin?"
"Prens Jung, bende bu konu hakkında konuşacağım zaten seninle. Krallıkta ki en güzel kadını kendin seç oğlum."Kadın mı? Hayır, kadınlar benim ilgimi çekmiyor ki. Babamda bunu bildiği halde nasıl bir kadın istiyebilir? Sanırım işimiz biraz zor ha?
"Hayır baba , kadınlar ilgimi çekmiyor biliyorsun. Erkekler iligimi çektiği halde neden kadınlardan seçtin ki?"
"Haklısın Hoseok, o zaman kendine, krallığa ve özellikle annene en layık eşi bulmanı istiyorum oğlum"
"Onu bulacağım baba, söz veriyorum hem bu krallığa hem de Jung ailesine layık bir eş bulacağım kendime."Babam bana gurur duymuşcasına baktı. Evet anneme layık bir eş bulmam gerek.. ölmüş anneme..
Annem benim doğumumda hayatını kaybetmiş ve bu dünyadan göç etmişti.Babamdan gitmek için izin istediğimde izin vermiş ve hızlıca taht odasından çıkmıştım.
"Bay Jeon, atımı hazırlayın ormana gidiyorum"
"Efendim, tek başınıza mı gideceksiniz?"
"Evet"Jungkook benim çocukluk arkadaşım ve Can dostum. Her zaman birlikte gülmüş birlikte ağlamıştık. Sahi 10 yaşlarında iken sarayın altını üstüne getirirdik.
Babam ve Bayan Jeon bize çok kızardı."Prens hazretleri nereye gittiğinizi sorabilir miyim?"
"Ormana gidiyorum Bay Kim. Babama haber ilet, bugün biraz fazla kalıcam. Kafamı dağıtmak istiyorum"
"Pekala efendim ben hemen iletiyorum."Namjoon aramıza daha 12 yaşında iken katılmıştı. O zamanlardaki öğretmenimiz Kim Jongin'in oğlu. Çok zeki birisidir namjoon. Benimde sağ kolum.
Gelen atım ile düşüncelerimden kurtulup Atıma bindim ve yolunu ezbere bildiğim ormana gitmeye başladım.
Ne zaman ağlamak istesem veya ne zaman kafa dağıtmak istesem bu ormana gelir ve rahatlardım
-
Tahminime göre geçen 2 saatin sonunda atımı bağladığım yere doğru gidiyorum.
Ah ne vardı ki bu kadar uzağa gitmenin.
Atımın yanına doğru gidiyorum ve son defa burdaki havayı ciğerlerime dolduruyorum.Sanki burada bir değişiklik vardı? Evet evet daha önce burda bir patika yoktu.
Neyin nesiydi bu şimdi?Gördüğüm patikayi takip ettim ve ağaçların yoğunluğu giderek azalıyordu.
Biraz daha ileri gittim. Ta ki İlerideki koyuluğu göresiye kadar..Biraz daha yürüdüm ve gördüğüm şeyle gözlerimi kıstım.
İleride meşe ağaçlarından yapılmış bir tahta kulübe vardı.
İnsan eli ile yapıldığı çok belliydi. Belki insan saldırısına dayanmaz ama sıradan bir hayvanın saldırısını kolaylıkla kaldırabilirdiZaten bu ormana benden başka kimse girmezdi ki? Herkes korkardı bu ormandan. Ormanın lanetli olduğuna dair saçma bir inanıçları vardı, garipçe.
Biraz daha yürüdüm ve kulübenin kapısına kadar geldim. Sadece içeriden açılabilen bir kapı yapabilmiş.
Ama neden bir insan ormana böyle dayanıksız Bir kulübe yapar ki?
İnanılmaz.. cidden inanılmaz...—
Selam!! Ben Jessi!
Bu ilk sope ficim.. umarım beğenirsiniz 😚
Oylamanız benim için önemli değil kuzularım sadece bol bol yorum yapın yeter..
Eminim en fazla 15 okunma olur ama hadi hayırlısı 🤭🤭Sizi seviyorum. Sope ile kalın cicişler!! 💚💚💚🌻🌻🌻🍀💚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
There is no İmpossible Love! - Yoonseok ≈Tamamlandı≈
Fanfiction"Hey! kim var orada!' ses çıkmadı küçük kulübeden, bir kez daha seslendi güneş çocuk; "Benden korkma, sana zarar vermem!" yine bir ses yoktu. Hoseok daha fazla dayanamadı, ve içeri girmeye karar verdi. kulübenin kapısını açıcakken içeriden bir ses i...