Kyungsoo sıranın üstündeki kitaplarını çantasına koymaya başlamıştı. Dersin bitmesiyle sınıftaki herkes kapıya hücum etmiş rahat bir nefes vermişti. Chanyeol onlara el sallayıp uzaklaştı. Ardından Sehun da Baekhyun ile beraber gitti. Jongin yine bir yerlere kaybolmuş ortalarda görünmüyordu. Dersin son yirmi dakikası sınıfa dağıtmak için bazı broşürler getirmiş fakat sonra tekrardan gitmek zorunda kalmıştı. Şimdi ise sınıfta sadece iki üç kişi vardı. Açık pencerelerden esen rüzgar perdeleri sallıyordu. Kyungsoo çantasını sırtına geçirdi ve beklemeye koyuldu.
Bugün Jongin ona matematik anlatacaktı. Okulun yakınlarında bulunan kütüphaneye gitmeye karar vermişlerdi. Kyungsoo uçuşan perdenin ardına, görünen gökyüzüne, dalmıştı. Son günlerde Jongin ile daha az konuştuğunu sanki onun birazcık kendinden uzaklaştığını hissediyordu. Belki de yanılıyordu fakat onunla her an konuşma isteğini bastıramıyordu. Kendisi dışında etrafında gördüğü herkesi dikkatle inceliyor çevresinde olup ona yanaşmaya çalışan kızları düşündükçe içindeki o his alevleniveriyordu. Parmakları kendi sırasının yanındaki ,oğlanın sırasında, durdu. Nerede kaldığını merak ediyordu.
Jongin'in siyah çantasını durduğu yerden aldı ve onu da koluna takmaya çalıştı. Kapıya doğru adımlamaya başlarken aklında hala Jongin vardı. Jongin'e mesaj atmak için telefonunu çıkardı. Son konuşmalarının kısalığına göz gezdirdi. Koridorun sonuna yavaş yavaş yürürken tanıdık bir ses duydu. Tam köşeyi döneceği sırada Jongin'in sırtını ve karşısındaki kızı görmüştü. Ani bir refleksle adımını geri atıp duvarın arkasına saklandı. Kızın sözleri kulaklarına ulaştığında kalbi hızlanmaya başlamıştı. Kyungsoo'nun eli, Jongin'in çantasını sıkıca tutmuştu. Nefes almadan duruyordu.
"Seni ilk orda görmüştüm ve senden çok hoşlanıyordum. Ama söylemeye cesaret edemedim. Bildiğini biliyorum Jongin. Şimdi lütfen bana bir cevap ver."
Sessizlik tüm koridoru sarmış Kyungsoo olduğu yerde Jongin'in vereceği cevabı bekliyordu. Beyninde küçük şimşekler çakarken tüm olasılıklar bir saniyede gözleri önünden geçmişti. Öyle olsa ne olurdu? Kyungsoo ne yapabilirdi? Kendine cevap veremiyordu. Sadece istemiyordu. Eklemleri çantayı sıkmaktan bembeyazdı artık. Geçen saniyeler saat gibi geliyordu.
Nihayet Jongin'in sessizliği bozulmuştu. Kısık ve derin sesi duvarlar arasında yankılandı. "Üzgünüm Minhee ama.." Kyungsoo dikildiği yerde sonunda ayaklarını oynatabilmişti. Kendini tekrar bir adım geri çekmişti. Sessiz olmaya çalışarak derin bir nefes aldı.
"..ben başka birinden hoşlanıyorum." Oğlanın sözleri Kyungsoo'nun yüreğinde bir başka ateş yakmıştı. Bunu biliyordu fakat Jongin'in ağzından duyduğu bu sözler yüzüne tekrar çarpmıştı. Demişti Jongin önceden. Birinden hoşlanıyorum demişti. Tekrar diyordu. Kyungsoo gördükleri ve duyduklarını içinde bir kez daha sayıkladı. Arkasını dönerek Jongin'in çantasını sırasına geri bırakmak için sınıfa yöneldi. Hisleri kalbini o kadar hızlı attırıyordu ki elini oraya götürdü. Kyungsoo tüm duyguları aynı anda hissediyor gibiydi. Üzülmüştü. Kaç gündür Jongin ile doğru düzgün konuşamaması, Jongin'in ondan uzaklaştığını düşünmesi, başkasından hoşlanması ve şimdi gördüğü, tekrardan içinde uyanan hisler... Kyungsoo artık Jongin'e olan sevgisini ve hoşlantısını daha iyi anlıyordu. Kabulleniyordu. Acıtıyordu.
Jongin'in olduğu sıraya çantasını geri bırakırken yutkundu. Düşen kendi çantası omzunu rahatsız ede ede sınıftan çıktı. Arka merdivenlerden inerek sanki koca bir taş gelip midesine oturmuş gibi zar zor durağa gitti. Otobüse binip koltuğa yerleştiğinde hala derince düşünüyordu. Jongin'e haber vermek için ona kısa bir mesaj yazdı. Maalesef gitmesi gerektiğini ve onun da beklememesini söylemişti. Cevap gelse bile telefonu tekrar cebinden çıkartıp bakmaya gücü yetmedi.
Boynunda, tişörtünün altında kalan kolye tenine değerken cama başını yasladı. Gözleri kapalı duruyor, kendini üzgün hissediyordu. On beş dakikanın sonunda elleri dışarı çıkardığı kolyesinin ucuna dokunuyordu. Jongin'i, ona verdiği ve asla çıkarmadığı bu kolyeyi, Jongin'in sevdiği şeyleri, geçirdikleri zamanı düşünüyordu. Jongin her zaman ona iyi geliyordu. Güzel, bulaşıcı gülümsemesi ve tatlı kokusunu düşünüce bile içi ferahlıyordu. Dudakları o fark etmeden kıvrılmıştı.
Düşüncelerle geçip giden saatler sonunda yatağına girmek için hazılanıyordu Kyungsoo. Gecenin karanlığı etrafı sarmış şehrin ışıklarından yıldızlar görünmüyordu. Pijamalarını üstüne geçirmiş, eşyalarını ortalıktan toplamaya başlamıştı. Masasının üstündeki kitapları kapattı. Açık kalem kutusunu kapattı. Yatağını güzelce açtı ve yerdeki çoraplarını almak için eğildi. Gitarını gördüğünde aklında yeni öğrendiği ve Jongin'e çalacağı şarkı geldi. Kyungsoo'nun tatlı yanakları biraz kızarmıştı. Parmak uçlarıyla gitarı alıp ayak ucuna getirdi.
Kampta bir cesaretle söylediği şarkıyı düşündü. Jongin'in sarhoş ve uykulu haliyle onu dinlemiş olması garipçe hoşuna gitti. Ona verdiği kolyeyi takmasını unutamıyordu. Gitarı tekrar yerine koyduğunda o gecenin devamında ne olduğunu düşünmeye başladı. Dakikalar sonra Kyungsoo bazı parçaları gözlerinin önünde görebiliyordu. Jongin'in kızarmış yüzü, herkesin alandan ayrılması, gece yarısında tekrar odaya dönmeleri. Zar zor bir kaç şey daha aklına gelmişken birden Jongin'in dudaklarını kendi dudaklarında hissetti.
Yatağa oturup öylece kaldığında açık pencereden çıplak ayaklarına esen rüzgar içindeki ürpertiye eş oldu. Tenindeki uzun parmakları, yaşadığı tüm o heyecanı, arzuyu sanki tekrar yaşıyormuşcasına hatırlıyordu. Gözleri kocaman açılırken eli yatağa dayandı. Kendini sabit tutmaya çalışıyor gözleri gitarın üst kısmında geziniyordu. İnanamıyordu. Bunlar hayal ürünü mü yoksa yaşandı mı diye düşünmeye başlamıştı. Parmağı dudaklarına değdiğinde başını sertçe salladı. Olamazdı. Hayal olamazdı. Öpüşmüşlerdi. Kyungsoo Jongin'i öpmüştü. Jongin'in kokusu o gece her yerini sarmış, tenleri birbirine değmişti. Tüm gün içinde gezen fırtına yanına başka bir dalgayı daha almıştı. Kyungsoo geçen gecelerde olduğu gibi ışıklarını kapatıp yastığa başını koyduğu an duvarı izlemeye başlamıştı.
Jongin'in o hali, güzelliği yutkunmasına sebep oluyordu. Bacakları ve kolları arasında oğlanın o görüntüsünü düşünüp duruyordu. Kyungsoo ısınmış yanaklarını serinletmek için ellerini yüzüne bastırdı. Her bir yanı ateşle yanıyordu. Kalbi ağzında atmaya devam ederken artık olayın gerçekten yaşandığını idrak edebilmişti. Fakat Jongin bunu hatırlamıyor muydu? O da mı Kyungsoo gibi unutmuştu?
Kyungsoo o gece dudaklarını yolmaktan, düşüncelerin fazlalığından, yaşadıkları o şeylerin heyecanından uyuyamamıştı. İhtimallerden, Jongin'in belki de her şeyi hatırlıyor olup ondan soğuması ihtmalinden deli gibi korkuyordu. Başkasını sevmesi yeterince onu üzerken onu kaybetme ihtimalinden korkuyordu. Sırt üstü dönerek koluyla yüzünü kapattı. Yarın yüzüne nasıl bakacağım? Her an aklıma gelecek. Jongin, jongin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana bir uğra
Roman pour AdolescentsSınıf başkanı Jongin sınıf arkadaşı Kyungsoo'dan hoşlanıyor. /texting/tamamlandı/