Amélie Poulain, bir doktor olan babası
tarafından diğer çocuklardan, kalp hastalığı
olduğu gerekçesiyle, uzak yetiştirilen bir
çocuktur. Aslına bakılırsa babasının yanlış bir
teşhisidir bu, çünkü Amélie’nin babasıyla
kurduğu nadir fiziksel temas babasının sağlık
kontrolleriyle gerçekleşmektedir ve bu kontroller
sırasında Amélie heyecanlanmakta, kalp atışı
hızlanmaktadır. Amélie’nin annesiyse, en az
babası kadar nevrotik bir kadındır. Amélie
küçük bir çocukken, annesi, Notre Dame
Kilisesi’nin tepesinden atlayan bir kadının
üzerine düşmesi sonucu vefat etmiştir. Böylece
babası daha da sessiz ve silik biri olmuş,
kendisini eşi için ilginç bir anıt mezar
düzenlemeye adamıştır. Amélie de bu
yalnızlığın ortasında kendini eğlendirebilmek
için, oldukça ilginç ve derin bir hayalgücü
geliştirmiştir.
Büyüdüğünde, Amélie Montmartre’da bir café
olan ve eski bir sirk göstericisi tarafından
yönetilip, birçok ilginç kişinin çalıştığı Çift
Değirmen ’de garson olarak çalışmaya başlar.
22 yaşındayken, Amélie için hayat oldukça
basittir; kahramanımız birkaç başarısız
romantik ilişki denemesi sonucunda, kendisini
crème brûlées’siyle bir çaykaşığı ile oynamak,
gün ışığında Paris’te yürüyüşe çıkmak, St.
Martin’s Kanalı’nda taş sektirmek, yüzeyi
hoşuna giden taşları toplamak gibi çeşitli küçük
zevklere adamış ve hayalgücünü tamamen
serbest bırakmıştır.
Hayatı, Prenses Diana ’nın öldüğü gün
değişmeye başlar. Haberlerden duyduğu şoku
takiben yaşadığı bir dizi olay sonucunda,
gevşemiş bir banyo fayansının arkasında, bir
çocuğun yıllar önce saklamış olduğu metal bir
kutu bulur ve bu kutunun sahibini aramaya
başlar. Bu arayış içerisinde kendisiyle bir
anlaşma yapar; eğer kutunun sahibini bulursa,
hayatını iyiliğe adayacaktır. Bulamazsa da… Ne
yapalım.
Pek çok yanlış tahminin ardından, kendisiyle
aynı apartmanda yaşayan “kristal adam”
lakaplı ressam Raymond Dufayel’in yardımıyla,
kutunun gerçek sahibini bulur ve çeşitli
numaralarla kutuyu sahibine iletir. Ardından
adamı gözler ve üzerinde yarattığı mutluluğu
görünce, diğer insanların hayatında güzel
şeyler yapmaya karar verir. Bu Amélie’yi gizli
bir adalet sağlayıcı ve koruyucu melek yapar
hayatına etki ettiği insanların gözünde.
Babasının hep hayalinde olan dünya turuna
çıkmasını sağlar, iş arkadaşlarına, apartmanın
yöneticisine, manavın çırağı Lucien’e gizlice
pek çok iyilik ve sürpriz yapar.
Ancak Amélie diğer insanlarla ilgilenirken,
kimse kendisiyle ilgilenmemektedir.
Başkalarının mutluluğu yakalaması için
uğraşırken, kendi yalnızlığını sorgulamaya
başlar. Bu sorgulama, pasaport için fotoğraf
çekilen fotoğraf kulübelerinden, kenara atılmış,
yabancılara ait vesikalık fotoğrafları toplayan,
tuhaf karakter Nino Quincampoix ile olan
bağıntısını görünce daha açık ve rahatsız edici
olmaya başlar. Her ne kadar Nino’yu kendi
yöntemleriyle pek çok dolambaçlı şekilde
cezbetmeye çalışsa da, özünde utangaçtır ve
Nino’ya yaklaşamamaktadır. Ancak
Raymond’ın öğütleri sonunda, başkalarının
mutluluğu için uğraşırken kendi mutluluğunu
da elde edebileceğini öğrenir...
