Bir anda gelen telefon sesi ile hızla gözlerimi açtım. Kahin kadına gittiğimizden beri uykum hayli hafif olmuştu. Telefona baktığımda bilmediğim bir numaraydı. Hızlıca açtım ve kulağıma götürdüm.
"Alo, Lalisa Manoban ile mi görüşüyorum?"
"Evet, buyrun benim?"
"Tanrım yalan söylemiyormuş." Kadının mırıltısına karşı gözlerimi devirdim.
"Ne için aramıştınız?"
"Ah arkadaşınız Kim Yun hastanemize kaldırıldı ve sizi aramamı istedi." Gözlerim hızla açıldı. Ayağa hızla kalktım ve maske ve şapka tarzı bir şey aradım.
"Hangi hastane?" Hızla yataktan çıktım ve dolabıma doğru ilerledim. Üzerime lacivert kapşon geçirdim, altımda siyah bir tayt vardı. Saçımı da toplayıp şapkayı taktım sonra ise maske takmıştım. Hastaneyi söyledikten sonra hızlıca yurttan çıkıyorken gözlerim dolmuştu. Kapıyı kapatırken Jennie beni durdurdu. Dolu gözlerim ile karşılaşınca ise gözleri endişe ile açıldı.
"Lisa ne oldu? Nereye böyle? Başkan bizi öldürür."
"A-abla, Ha-ha-hastaneye gitmeliyim. Lütfen izin ver." Çoktan göz yaşlarım yer çekimine yenik düşmüştü.
"Lisa, ne oldu kim hastanede?" O da telaşla benim yüzüme bakarken konuşamıyordum bile. Ben cevap vermeyince o konuştu.
"Tamam, tamam sakin ol. Bay Park'ı arayalım bizi götürsün, bende geliyorum." Kafamı salladım ve zorla acele etmesini söylemeye çalıştım.
Tanrım lütfen ona bir şey olmasın, lütfen. Jennie yanıma geldiğinde hızlıca dışarı çıktık. Diğerleri de uyanmış ve bize bakıyorlardı. Jennie onlara sonra anlatacağını söylediği için bizi fazla oyalamadılar.
Bay Park, yani menajerimiz bizim bulunduğumuz sitede kalıyordu. Otoparka indiğinimizde o da arabanın yanındaydı.
Hızlıca arka koltuğa bindiğimde hastanenin adını söyledim. Gözlerimden yaşlar süzülürken camdan dışarı bakıyordum.
"Tanrım lütfen lütfen bir şey olmasın." Sayıklar gibi ağzımdan bunlar çıkarken bir süre sonra hastaneye geldiğimizi gördüm. Ama ana girişinden girmiyorduk. Ben hızlıca önden gitmek isterken kolumdan tutulmam ile durdum.
"Lisa ben hallederim. Arkadaşının adı ne?"
"Kim-Kim Yun." Kafasını salladı ve danışmaya doğru yürüdü. Yanımızdan uzaklaştığında Jennie bana sarılmış saçımı okşayarak sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama nasıl sakinleşebilirdim ki? İçinde bulunduğum bedenin sahibi ölüyordu. Benim bedenim ölüyordu. Bunu nasıl sakin karşılardım.
Sırf bencilce bir sebepten ötürü oluyordu bu. Lanet kadın haklı çıkmıştı. Madem böyle oldu en azından yaşasaydı. En azından hayata devam etseydi.
Bay Park yanımıza gelmiş ve hangi oda da kaldığını söylemişti. Onları beklemeden hızla asansöre doğru gittim. Düğmeye bastım ve ayağım ile yerde ritim tutarken bekledim. Kapısı açılırken içeri girmiştim Jennie ve Bay Park da bana yetişmiş içeri girmişti. Tam kapıyı kapatacakken bir iki kişi daha birdi ve kapıyı kapattık.
Lanet asansör daha hızlı çıkamaz mıydı cidden... Asansör durup bir kaç kişi daha bindiğinde hızlıca asansörden çıktım. Merdivenle çıksam şimdiye kadar çıkmıştım zaten.
Gözlerimden yaşlar süzülürken ikişer ikişer merdivenleri çıkıyordum. O sırada ne acı ne yorgunluk ne de başka bir şey hissedebiliyordum. Aklımda olan tek şey Lisa'nın yanına gitmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDOL MÜ?!
FanfictionAyrılık acısı çeken Kim Yun sabah uyandığında bambaşka biri olarak uyanır. Ama bu olduğu kişi dünyaca kpop idolü Lalisa Monaban'dan başkası değildir.