Hani olur ya, sanki tüm dünya bir oyun gibi gelir. Sanki herkesin bir görevi vardır. Görevinde başarısız olan dünyadan yok olur. Başarılı olan da ödüllendirilir. Ama bazıları ayrıcalıklı olur ve hile yaparlar. Başarılı olması gerekenleri yıkar geçerler.
Oyunun kuralları olmadığı için karışmaz kimseye. Hilekarlar mutlu bir şekilde yaşayabilirler. Ya da bazıları ailelerinin başarısının üzerine otururlar. Bazıları ayrıcalıklı doğarken bazıları ise 1-0 geride başlarlar oyuna.
Rüzgar tenimde dans ediyordu. Ona teslim olmak istedim rüzgar beni uçursun istedim. Ben bu oyundaki hilekar veya ayrıcalıklı olan kişi olmak istemiyordum. Ben bu oyunu hiç sevmemiştim ve kendim çıkmak istiyordum oyundan.
Sağ ayağımı öne doğru attığım ve kendimi bırakacakken izin vermedi oyunu kuran kişi.
Sırtımdan çekilmem ile kendimi yerde bulmuştum. Kendimi kaldırmadan gökyüzüne bakmaya başladım. Ölmeyi bile becerememiştim. Bir süre sonra beni çeken kişi yanıma gelmiş ve korku ile bana bakıyordu.
"Se-Sen aklını mi kaçırdın?" Cevapsız bıraktım Rosé'yi.
"Ya! Sana söylüyorum! Hemen pes mi edeceksin?!" Gözlerindeki yaşlar akmaya başlamışken yere çökmüş ve bana daha da yaklaşmıştı. Fazla ses çıkarmamak için ağzını kapatmıştı.
"Lisa senden bunu mu istedi? Ha!" Bir saniye, az önce Rosé ne dedi? İyi de Lisa benim. Yani o öyle sanıyor. Sarsılarak ağlıyordu.
"Ne?"
"Senin Lisa olmadığını ve Lisa'nın öldüğünü biliyorum." Kafasını dizlerine kapatmış ve ağlamaya devam etmişti.
Hızlıca gözlerim açılırken yattığım yerden doğruldum.
"Na-nasıl?"
"Hastaneden geldiğin gece, mektubu gördüm ve okudum. İlk inanamadım ama sonra eski hayatını araştırdım. Bir kaç kere biri ile olan konuşmanı duydum. Banyoya girdiğinde telefonunla kadını aradım bana anlattı.
İlk psikolojinin kötü olduğunu düşünmüştüm. Ama, ama şimdi, Lisa öldü. Kardeşim öldü, tamam mı! "
Rosé ağlamaya devam ederken şarkınca ona bakıyordum. Demek son zamanlardaki davranışları bu yüzdendi.
"Diğerlerine anlatmayacak mısın?"
"Onları da mı bu hale getireyim?" Sustum ona teselli olamazdım. Yüzüme her baktığında benden nefret ediyor olmalıydı.
"O zaman niye ölmeme izin vermedin! Lisa benim yüzümden öldü. Ne kadar ağır bir yük biliyor musun?" Rosé ayağa kalkmış ve beni ittirmişti.
"Ya! Ne kadar bencilsin! Peki hiç düşündün mü? Lisa'nın hayatı, onu sevenleri ne yapacak? Lisa bunları düşündü ve sana bıraktı çünkü yapması gerekenler vardı! Arkasında bırakamayacağı insanlar vardı.
Ama sen, sen o kadar bencilsin ki! Sırf vicdanın rahatlasın diye bunlara sırtını döndün!" Öyle yüksek sesle bağırıyordu ki, ilk defa onu böyle görmüştüm. Elini saçlarına geçirdi ve yere oturdu. Hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Onu sakinleştirmek istiyordum ama bunu pek istemiyordu sanırım.
Rosé haklıydı, bencilce davranıyordum. Kaldıramayacağımı düşünmüştüm ve kolay yolu seçmiştim. Ne yapacaktım, bir şey olmamış gibi devam mı etmeliyim hayata?
"Nasıl yaparım bilmiyorum ki. Lisa'nın hayatını çalmış gibi hissediyorum. Her şey benim yüzümden oldu." Bende onun gibi yere çökmüştüm. Gözlerimden yaşlar akarken bakışlarımı denize dikmiştim. Rosé vücudunu tamamen bana çevirdi. Kollarımdan tutarak beni dik tutmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDOL MÜ?!
FanfictionAyrılık acısı çeken Kim Yun sabah uyandığında bambaşka biri olarak uyanır. Ama bu olduğu kişi dünyaca kpop idolü Lalisa Monaban'dan başkası değildir.