Bölüm 3 Ξ Majestelerinin Yeni Gözdesi Ξ

594 33 145
                                    

"Seni duyamıyorum!"  Elleri mengene gibi kollarımı sıkıyor, her gözlerimi kaçırışımda olduğum yerde biraz daha sarsıyordu beni. "Konuşsana!" 

Gözlerimden düşüp de yanaklarımda iz bırakarak boynuma inen yaşları zerre umursamadan perişan olan benliğimi de yaralıyordu bedenimin beraberinde. Daha demin sırtıma inen acımasız kamçı darbeleri sızlayıp tekrar kendilerini hatırlatırken sonrasında gelecekleri biliyor olsam dahi gözlerine bakamıyordum. Bakarsam görürdü. Görürse yaşatmazdı.

"Neden konuşmuyorsun?! Konuşsana!"

"Hey!" Az önce çenemi saran parmaklar şimdi kollarıma sarılmış, olduğum yerde ufak ufak sarsıyordu beni. "Kendine gel." 

Görüş açıma giren ince dudaklar odağını kaybetmiş gözlerime bir çıkış yolu sunarken birkaç kez kırpıştırdım gözlerimi. Bir şeye tutunmaya ihtiyacım varmış gibi koluma sarılmış elinin bileğini tuttuğumu, ancak o kendini biraz geri çekince fark ettim. Gözlerindeki tuhaf bakışla bedenimi süzdükten sonra son durak olarak yanaklarımda durdu kehribarlar. 

Elim yanağıma giderken parmak uçlarıma gelen ıslaklık, şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırmama neden olurken dudaklarım aralandı lakin tek bir ses bile çıkmadı dışarı. Boğazım düğümlenmiş gibiydi. Hoş, düğümlenmemiş olsa dahi konuşmaya mecalim olmazdı ya zaten. 

"Erke." Kehribarlar yüzümü turlamaya devam ederken arkamda duran sarışına seslenip dikkatini buraya çekti. "Biraz dinlenmesi iyi olacaktır. Onu Ay Saray'a götür."

"Efendim!" Erke, sağ tarafımda durup bana bir bakış attıktan sonra tekrar kehribarlara döndü. "Ay Saray'da kalması münasip olur mu ki? Yayılacak söylentileri şimdi bile tahmin edebiliyorum."

"Ben Ay Saray'da kalacak dediysem kalacak, Erke. Kimseye söz söylemek düşmez." Arkasını dönerek tahtına yöneldi. "Şimdi git, onu ana salona yerleştir." Tahtına oturarak arkasına yaslandı. "Ben gelene değin odaya yerleşip dinlensin. Bundan sonra dinlenmek için vakit bulamayabilir." Gözlerinin bir anlığına üzerime çevrildiğini sansam da o hâlâ Erke'ye bakıyordu. An sonra ise elini sallamasıyla huzurundan çekilmemizi işaret ettiğinde Erke kafasını öne eğip selam vermiş ve tekrar gelip oyuncağına, yani koluma sarılarak beni de odanın dışına çekelemişti.

Muhafızlar kapıyı kapatırken son anda aralıktan göz göze geldiğim kehribarların sahibi, çenesini dikleştirip son kez yüzüme bakarken kapı kapanmış ve göz temasımız da böylece kesilmişti. 

"Neden yapıyor ki bunu...?" İnatla gözlerini benden kaçıran Erke, cümlesini tamamlar tamamlamaz bana döndü. Bakışlarındaki bir şey beni rahatsız ederken kaşlarım istemsizce çatıldı. "İçimde kötü bir his var, umarım yanılıyorumdur."

Yanılmıyordu.

Φ

Ay Saray diye bahsettikleri yerin, dışarıdan bakılınca diğer saraylardan pek bir farkı yoktu. Yalnızca dışının kristal gibi parlıyor oluşu ve etrafındaki kırmızı krizantemler topluyordu tüm dikkati. Bu çiçeğin sessiz isteği yansıttığını biliyordum. Yetiştiren kişiler kadar ne istedikleri de benim için hep bir merak konusu olmuştu ve şimdi bu çiçekleri, kralın özel sarayının bahçesinde görmek beni daha da meraklandırıyordu. Üstelik Ay Saray, dışından çok, içiyle dikkat çeken bir yerdi. Ana salon diye bahsettikleri yerde tavan camdan yapılmış bir kubbeydi. Manzarası ise anladığım kadarıyla gündüzleri güneş, geceleri ise yıldızlar ve ay oluyordu. Gerçi şu an sadece bulutların ardına saklanmış ayı seçebiliyordum. Yıldızlar ise ayın kendisini gizliyor oluşuna içerlemiş gibi pek parlamıyordu. 

Dilsiz HükümdarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin