Hayalet şehrinde normal geçen bir gece..
___
Tamam, her güne normal denilse de bu güne asla normal denilmezdi.
Xie lian uyandığında birşeylerin ters gittiğini anlamıştı.
Yatağında gözlerini yavaşça açtığında 'ki ne zaman yatağına nasıl geldiğini dahi bilmiyordu' gözlerini ilk açtığında şakaklarına saplanan sızıyla hafif kaşlarını çattı. Bu ağrı'da nereden çıkmıştı ve bir tanrının ağrı hissetmesi olacak şey değildi. Birşeylerin ters gittiğini hissettiği an tam olarak bu andı. Şakaklarına masaj yapmak için elini kaldırdığında hua cheng'in iki gün önce yakışacağını düşündüğü için alnına taktığı kurdelenin yerinde olmadığını fark etti. İki gündür hiç çıkarmamıştı ama bir anda kayıp mı olmuştu?Aniden doğruldu. Sızı yüzünden istemsizce mırıldandı.
Xie lianın kasları aniden kas katı kesildi. Gözleri büyürken az önceki kulağına ilişen mırıltının kendine mi ait olduğunu yoksa odanın içinden mi geldiğini bilmiyordu. Kendi sesi olamazdı. bu ses... tıpkı bir çocuğa ait gibiydi!Xie lian Küçük bir çocuk bulma umuduyla gözlerini etrafta gezdirdi ama o anda başka birşey daha fark etti. Burası zevk köskündeki kendine ait odasıydı ama farklı olan birşeyler vardı. Odası ve yatağı olması gerekenden daha büyük gibi geliyordu gözüne. Xie lian telaşa kapılıp hızla üstündeki örtüyü kenara fırlatıp hızla kendini yataktan attı. Attığı gibi de yere yapışması bir oldu. Başı zaten ağrıyordu. Şimdide göğsü ve dizleri ağrımaya başlamıştı.
Xie lian tekrar sızlandı. " Hadi ama ya" aynı ses... Ve bu ses tamamen ondan geliyordu!! Hızla ayağa fırladı. aynanın karşısına geçmek istiyordu ama ayağı cübbesine takılınca tekrar yere yapıştı.
Xie lian dayanamadı, "kahretsin neler oluyor..." Xie lian asla küfür etmezdi ve küfür edenleride hiç tasvip etmezdi, Feng xin ve mu qing hariç. Onlar eski astıydı ve kelime dağarcıkları ne kadar bozuk olsa da, m azarlamasına rağmen hiçbir zaman vazgeçmemişlerdi ve xie lian zamanla buna alışmıştı.
Tekrar ayağa kalkıp bu sefer düzgün yürümeyi denedi ve bu sefer aynanın önüne geçebildi. Gördüğü görüntü tek kaşının seyirmesine ve ellerinin titremesine sebeb oldu. Gördüğü şey kendisinin 6 - 7 yaşlarındaki haliydi.
Xie lian aniden bağırdı, "Aman tanrım!!" Sesi çok tiz ve yüksek çıktığı için iki eliyle de hızla ağzını kapattı. Birinin gelme korkusuyla gözlerini kapıya çevirdi. Buraya arkadaşları ve san lang harici kimse giremezdi. Nasıl buraya gelmişti bilmiyordu ve diğerlerinin burada olabilirdi.
Bir süre kimse gelmeyince aynaya döndü. Ellerini yüzünün her noktasında gezdirip doğruluğunu bir kez daha kontrol etti. Bir rüyada olabilirdi veya bir ilizyonda. Yanağını çimdikledi ama hayır, rüyada falan değildi yada bir ilizyona kapılmamıştı.
Xie lian strese kapılıp yerinde zıplamaya başladı. "Ah olamaz, ne yapmam gerekiyor! San lang.." yerinde zıplarken durmadan ne yapması gerektiğini sayıklıyordu. Tek başına elinden birşey gelmeyeceğini fark etti ve aniden durdu. İnce ama yumuşak sesiyle tekrar konuştu. "San lang.. san langı bulmalıyım." Kapıya ilerleyecekti ki ayağı tekrar cübbesine takıldı ama düşmeden dengesini zar zor sağlayabildi.
İç çekti "pekala, bu iş oldukça zor olacak." İç pantolonunu indirip bir kenara bıraktı ve eteklerinin uçlarını kaldırıp kapıya ilerledi. Hua cheng'i bulmalıydı. O neler olduğunu biliyor olmalıydı. Geçmişte xie lian hafıza kaybı yaşadığında bile hua cheng'in herşeyden haberi vardı ve ona yardımcı olmuştu. Bu seferde aynısı olmalıydı.
Kapıya varmadan Xie lian aniden adımlarını durdurdu. Hua cheng dün sabah işleri olduğu için gitmişti ve bir iki gün gelemeyeceğini biliyordu.