1. Bölüm "Hiçlik"

66 1 0
                                    

Merhaba, eğer burada sizlere seslenişimi görüyorsanız ne mutlu bana. Eğer ki kurgumun dünyasında yapayalnız kalmışsam yine de bu kurgunun dünyasına olan aşkımı yitirmeme sebep olmadığını bilecek kadar seviyorum hayallerimin dünyasını.

Kendi kendime konuştuğum bu yolculukta eğer okuyor ve bana eşlik ediyorsanız lütfen sesinizi çıkarın. Çünkü bazen sessizlik sandığımdan da ürkütücü olabiliyor. :)

20.11.2020

Hoş geldin...

sen veya kendim.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------




Herkes ölümü ve sonrasını sorgular çoğu zaman. Merakı cezbeden ilgi çekici anın korkusu boğazları tırmalarken bir an olsun rahat nefes almayı reva görmez kimse kendine. Acı dolu sıkıntılı anın bu garip hayali ve korkusu olmadan hayat sürmezmiş gibi sanki... 

Oysa ben ölüm ve sonrasından ziyade öncesindeki hiçliğimi düşünürken buluyordum kendimi. Hiç olmak, nerede ve ne zamana kadar hiçliğimi sürdürdüğümü bilmemek benim aklımı daha çok kurcalıyordu. 

İnsan, saatlerce bir duvara boş boş hiçbir şey düşünmeden bakarken de hiçlikte değil miydi? Tıpkı hiç dünyaya gelmediğimiz o garip an gibi.

Uykunun en tatlı ana ulaştığı gecenin karanlık sularında, kapkaranlık odamın hiçliğinde süzülüyordum rüyamda. Aklımı hiç olmaya o kadar çok takmıştım ki rüyamda bile derin bir sessizlik vardı. Karanlığın üzerinde yer çekimi olmadan süzülüp dururken görüntümden başka hiçbir şeyim yoktu. Fakat bu bile bir varlığı işaret ederken tam olarak duyumsayamadığım hiçlik kavramının tadını vermiyordu bana. 

Boşlukta yankılanan gürültülü tını cep telefonumun titreşimini bana hissettiriyordu. Gözlerim aniden gömüldüğü karanlıktan kurtulup odamın tavanında yansıyan beyaz ışığı bulurken sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Gecenin kör kuyusunda daha önce hiç aranmamış olmak aklıma aniden ölümü getirmişti. 

Bunca zaman sorgulamadığım yok oluş, telefonumu sarsıyor olabilir miydi, bilmiyorum. 

"Efendim."

Sesim uykunun taze mahmurluğunda boğazımı derin bir kuruluğa bırakarak çıkıyordu. Zaten çattığım kaşlarım duyduğum garip fısıltılarla iyice çatılırken telefonu göz hizama getirip beni kimin aradığını görmek istiyordum. En yakın arkadaşım Emel'in bu saatte benimle ne işi olurdu bilmiyorum ama aksi bir durum olmasaydı beni arayacağını hiç sanmazdım. 

"Emel?" 

"Sensin..." dedi bana. Hala fısıldıyor, garip garip konuşmasına devam ediyordu. Telefonda burnunu çekerek kısık sesle ağlamaya başladığını duyduğum an korkuyla yatağımdan doğruldum, endişeyle hızlanan kalbimin üzerine elimi bastırdım. Onu anlamak istemenin verdiği dikkatle kulaklarımı dört açarken saçma bir şekilde gözlerimi de etrafımda dolaştırmamın bir mantığı olmadığını biliyordum

"Anlamıyorum... Bir sorun mu var? Emel?!"

"Şşşt! Sus... Lütfen sus... Öldürecek beni. Öleceğim."

"Ne?"

"Öleceğim diyorum sana!"

Emel'in tuhaf sözleri beni git gide paniğe sürüklerken odamın penceresini açtım. Çaprazımızdaki binanın camlı, birinci kat balkonuna doğru gözlerimi çevirirken üzerime saldıran soğuk hava kas katı kesilmeme neden olmuştu. 

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin