Merhaba! Bu benim ilk olmasa da oldukça ciddili başlayan ilk hikayem! Sevmenizi ümit ederek başlıyorum ^^
<Hazel>
"Sebebin sen olduğunu biliyorsun. Üzgünüm küçük Hazel, sandığın kadar da masum değilsin. Adadan kaçamamamın, lanetimin bozulmamasının sebebi sensin. Beni kandıramazsın Hazel. Onu sen öldürdün."
Bir haftadır gördüğüm korkunç rüyadan ağlayarak uyandım. Son birkaç haftadır Melez Kampı'nda bana ihtiyaç vardı. Jüpiter Kampı da pek kolay toparlanamamıştı, hatta toparlanamadı. Ama Melez Kampı'nda öldürülen (ya da uyutulan, o tanrıçanın sağı solu belli olmaz) Gaia susmuyor, yeni eski tüm melezlere korku salıyordu. Nico'yla dönüşümlü olarak uyumuyor, arazideki ruhları susturmaya çalışıyorduk. Ne kadar başarılı olabiliyorduk, o ayrı mesele.
Leo konusuna gelirsek, ona ne olduğunu kimse bilmiyordu. Pipes hançerinde Leo ve Kalipso'nun oldukça mutlu görüntülerini görüyor, Mellie (Koç Hedge'in karısı)'ye yalvarıyordu. Belki bir umut Leo'yu tekrar bulabilirdik. En azından Pipes umutluydu. Ben ise rüyamda Kalipso'nun Adası olarak tahmin ettiğim bir adada Kalipso'nun hıçkırarak, yeri geldiğinde bağırarak ağlamasını ve Leo'nun ölümünden sorumlu olduğumu iddia etmesini dinliyordum. Kheiron'un kafası karışıktı, pek de iyi bir durumda değildik yani.
Yatağımda doğruldum ve karşımdaki aynadan kendi yansımamı gördüm. Üzerimde simsiyah bir tişört, altımda ise kot bir pantalon vardı. Dün gece yine kendimde hal bulamamış, pijamalarımı giymemiştim. İçeriye doğru yürüyüp yüzümü yıkadım, saçlarımı taradım ve perdeyi araladım. Nico yorulmuş bir şekilde şafağın söküşünü izliyordu. Her ne kadar Melez Kampı'nın havası kontrol edilebilse de yazın son günlerini hissedebiliyordunuz. En sonunda içeride durmaktan sıkılıp Nico'nun yanına doğru yürüdüm.
"Hadi, biraz kestir" dedim yanına oturarak "Ben bugünlük uykumu aldım." Geldiğime ilk önce biraz şaşırsa da hemen topladı ve siyahımsı gözlerini bana dikti "Saçmalama abla. Git ve uyu."
"Bu saatten sonra uyuyabilir miyim sence?" Diye sordum. "Madem kabul etmiyorsun, nöbeti ikimiz tutarız." Karalı olduğumu görünce itiraz etmedi ve başını omzuma yasladı. "Leo... Hissedebiliyor musun?" diye sordu hafif sesi titreyerek. "En azından onla ilgili bir rüya gördün mü?" "Bilmiyorum Nico" sesimin titremesini önlemek için boğazımı temizleyerek devam ettim. "Kalipso her gün biraz daha yaklaşıyor. Pipes'in hançerinde Elsiyum'u gördüğünden şüpheliyim." " Olsa hissetmez miydik?" diye sordu çekinerek. "Yani, biliyorsun, Hades az çok bir şeyler söylüyor." "Toparlanmaya çalışıyor, Nico. Ölümün tanrısı bile ölümlerden korkabilir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letters From The Sea *Percy Jackson FanFiction*
Fanfiction*Dikkat, Olimpos' un Kanı' ndan spoiler içerir* Zor olan savaş değil, savaştan sonra kalanları toplamaktır. Peki 2. Argo tayfası bunu başarabilecek mi? Jüpiter ve Melez Kampı'nın yaralarını sarabilecek mi? Kimleri kaybedecekler, kimleri kaybettiler ...