Öncelikle, voteleriniz için teşekkürler! Bana fikrinizi mesaj veya yorum olarak bildirirseniz mutlu olurum :D
İkinci olarak, hikayeye katılmak ister misiniz? Böyle bir şeyler planlıyorum, hayırlısı ^^
Ayrıca, multimedia üzdü. Üzüldüm ama elimdeki tek fotoğraf da buydu, özür dilerim >_<
İyi okumalar!...Annabeth...
Giderken birine çarptığımda, sertçe durdum.
"Beth?"
"Thalia?!" Percy'nin elini bırakıp Thalia'ya sımsıkı sarıldım. Ayrıldıktan sonra şaşkın gözlerle kampı süzmeye başladı.
"Aman. Tanrılarım. Buraya. Ne. Oldu. Beth?!"
"Ne yani, beğenmedin mi, şey eskiye oldukça benzetmeye çalıştım ama-"
"Sen deli misin?! Burası mükemmel! Sen mimar olmalısın salak, bir melez değil!" Ve hafif utanarak devam etti. "Bizim de bir mimara oldukça ihti-"
"Thalia, anlaşmıştık." dedi Percy sertçe. "Avcı olmak yok."
"Anlaştık biliyorum ama büyük kayıplar verdik, ve Beth-"
"Hayır, Thalia." dedi Percy bu defa elimi tutarak. Normalde olsa ağzımı açıp söyleyecek birkaç lafım vardı, ama yarı dolmuş, uykusuzluktan çökmüş ve şu an sinirle parlayan yeşil gözlerini gördüğümde sustum. "O benden bir daha ayrılmayacak."
"Aman, neyse ne." dedi Thalia sanki Percy'nin bu sahiplenmesi bir sinekmiş gibi eliyle havayı kovalayarak.
"Kheiron'a bir mesajımız var. Avcılar olarak iletmeye geldik."
"Nasıl bir mesajmış bu?" diye sordum şüpheyle. Bir avcı grubu, ancak bir felakette veya Artemis emrederse gelebilirdi çünkü.
"Arkadaşınızla ilgili, şu kıvır kıvır çocuk- Evet Leo. İsmi buydu." Percy'le ilk başta dona kalsak da, toparlayarak bir süre bakıştık. Kafasına tartıyordu, biliyorum. Çünkü ben de öyle yapıyordum.
"Hey! Konuşmayacaksak ben gidiyorum, avcılar kolay sıkılır, biliyorsunuz."
"İlk olarak Kheiron'la konuş Thali." dedim karar vermeyi erteleyerek. "Sonra gel ve biraz konuşalım."
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
"Şaka yapıyorsun!" dedi Percy donarak. "Komik değil. Hiç. Ama. Hiç. Komik. Değil!" Baktığı yöne bakınca bir kere daha şok oldum. Bir günde iki kere. Ve bu komik değil.
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°
...Hazel...
Kamp alanına doğru yürümeye başladım. Piper gittikten sonra bir süre afallayarak ağaçta oturmuş, ağlamış ve tekrar oturmuştum. Eğlenceli olmadığı konusunda emin olabilirsiniz.
Ben de yapabileceğim en iyi şeyi yaptım ve yemekhaneye doğru gittim. Yeri bulmakta azıcık (!) zorlandım ve 15 dakikalık uğraş sonucunda yemekhaneye vardım. Yemekhanenin yanındaki kalabalığı gördüm, ilgimi çekmişti. Çünkü her ne ise, Pipes ve Drew'in yan yana durduklarını fark etmeyecek kadar afallatacak bir şey olmalıydı. Yandaki ağaca çıkarak bir şeyler görmeye çalıştığımda, gördüğüm şeyle donakaldım.
"Aman Tanrılarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letters From The Sea *Percy Jackson FanFiction*
Fanfic*Dikkat, Olimpos' un Kanı' ndan spoiler içerir* Zor olan savaş değil, savaştan sonra kalanları toplamaktır. Peki 2. Argo tayfası bunu başarabilecek mi? Jüpiter ve Melez Kampı'nın yaralarını sarabilecek mi? Kimleri kaybedecekler, kimleri kaybettiler ...