The Woosan[M]

569 24 10
                                    

2k özel bölüm.

"Ne demek olmaz! Ama san-"
"Aması falan yok Wooyoung! Kocaman adam oldun hala salıncakta sallanmak mı istiyorsun? Düşüp bir yerini yaralayacaksın-"
"Ama aşkım!! Şimdi yapmazsak çok içimde kalır, ya bak gidiyorlar san yetişemeyeceğiz! Ne olur!!"
San bıkkınlıkla iç çekti. 21 yaşında sevgilisi mi vardı 11 yaşında çocuğu mu belli değildi. Çocuklar ile bir kaç tur dolaşmak istemişlerdi ki olana bakın, Wooyoung evin yakınlarında yeni bir park keşfetmişti. Artık sürekli buraya gelmek isteyecekti, san bunu biliyordu...
"San! Biz gidiyoruz çok geçe kalmayın tamam mı?"
"Tamam hyung, geliriz yarım-"
"Yarım olmaz, yarım az ya!" Tekrar iç çekti san. Ah bu çocuk...
"Hyung geliriz biz sen merak etme."
Wooyoung duyduğu ile sevinçle zıpladı. Başarmıştı!
Hemen arkasını dönüp salıncağa koşma gibi güzel hayalleri vardı ancak tam koşmaya başlayacakken avucundaki el devreye girmişti. Sanın onu biraz sert çekmesi ile onun bedenine çarpmış ve sitemle arkasına dönmüştü. Ağzını açıp söylenirdi ama san hemen parmağını onun gözü önünde sallamaya başlamıştı.
"Eğer, eğer bir yerine bir şey olsun Wooyoung, eğer bir düş, yemin ediyorum kolumu bile kıpırdatmam acıdan ölürsün!"
Sinirli değildi, sadece endişeleniyordu. Düşüp şaşacaktı sonra ikisinin canı birden yanacaktı.

Wooyoung önce güzelce dinledi onu daha sonra dedikleri ile şirince gülmeye başladı. Onun için endişelenirken ne kadar tatlıydı sevgilisi. Gülümsemeye devam ederken diğer eli ile ona salladığı parmağını tuttu. Yavaşça parmaklarını iç içe geçirdi. Gözlerini onun gözlerine yerleştirdi. Aralarında bir kaç santim olmasına rağmen san nasıl bu kadar uzun gözükebilirdi? Hoşuna gitmiyor değildi. Hafifçe yaklaştı ona. Onun gözlerine bakıp güldükçe San da hafifçe gülmeye başlıyordu.
Wooyoung ona bir adım daha attı ve iyice yaklaştı. Hafifçe omuzlarını salladı ve gülüşünü büyüttü.
San hafifçe başını çevirdi ve gülüşünü saklamaya çalıştı. Ciddi olmaya çalışıyordu ama pek başaramıyordu.

"Defol git sallan Wooyoung. Defol."
Ufak bir kıkırtı bıraktı ve ellerini bırakıp yanaklarını avuçladı. Başını kendine çevirdi ve hafif parmak uçlarına çıktı. Başını hızlıca kendine çekti ve dudaklarını sevgilisinin dudaklarına bastırdı. Hızlıca üst dudağını kavradığında beline sarıldı Sanın kolu. Ufak bir öpücük içine giriştikten sonra Wooyoung ondan ayrıldı. "Hadi! Geçe kalmayalım! Hadi Saaaaan"
Kolundan tutarak onu salıncağa doğru çekiştirmeye başladı.

"Sığacak mısın sen ona?"
"Tabii sığarım. Ne demek yani bu?"
"Hiiç, yani senin tampon-"
"Yah!"
Omzuna biraz sertçe vurduğunda san ağzına ufak bir fermuar çekmişti.
Wooyoung ona kaşlarını çattı ve işine devam etti. Hayır ne vardı büyük bir götü varsa? Öhüm. Her neyse.

Salıncağa güzelce yerleştiğinde San onun arkasına geçti ve yavaşça onu itmeye başladı.
"Ayaklarını kaldır."
"Tamam~"
Duyduğu hafif aegyolu sesle gülmeye başladı. Kafayı yedirtecekti bu çocuk bir gün. Çok tatlıydı tamam mı?! Hem bu kadar tatlı olmayı hem de bir o kadar baştan çıkarıcı olmayı nasıl başarıyordu bilmiyordu ancak sadece kendisine olmasını istiyordu.

Ona doğru gelen salıncağı tekrar ittirdiğinde Wooyoung başını geri düşürdü ve gözlerini kapattı. San onu sallamaya devam ederken huzurla nefeslendi.

"Tanıştığımız günü hatırlıyor musun?"

"Evet. Evet hatırlıyorum."

"Üstümdeki şeyleri hatırlıyor musun?"
"Evet, ama nerden çıktı bu?"

"Anlatsana."
"Neden? Sen hatırlamıyor musun yoksa?"

Hafifçe güldü Wooyoung. Elbette hatırlıyordu. Sadece sanın o günü anlatırken ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Nasıl hissetmişse o an, anlatırken de öyle hissediyordu. Wooyoung bunu seviyordu. Ondan öyle bir bahsediyordu ki, Wooyoung tekrar tekrar aşık oluyordu ona.

Love Foolish [WOOSAN]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin