Bir önceki bölümde farkındalığa yabancı oluşumuzun bahsi geçmişti. Bugün bu kelimeye bi tık değinmek istedim, evet yabancıyız çünkü hep bir sonraki anı düşünme eğilimindeyiz, bu yüzden içinde bulunduğumuz anı yaşamıyor gibiyiz aslında. Kafamız hep bir sonrakine endeksli, asıl şimdide dönüp dolaşan o kadar şeyi kaçırıyoruz ki..
Bir anlığına durup aklındaki düşünceleride susturup, sadece birkaç saniye bile öyle kalabilmek çok huzurlu. Düşünceleri susturmak epey zor gelebilir, bunun için zamanında bir teknik üretmiştim sizinlede paylaşayım: Ben buna sil geç adını verdim. Fikrimce beynimiz bir yazı tahtası gibidir ve bu tahtanın karanlık yüzü de bilinçaltı, dışarıdan alınan düşünceler ya da vizyonlar tahta yüzeyine işlenir, bizim ürettiğimiz gerçekleşmesi olasılıklara bağlı birçok düşüncede bilinçaltına, şimdi imajinasyon yöntemini kullanacağız, imajinasyon basit tanımıyla görselleştirme demektir bir nevi betimleme gibi, elinizde bir tahta silgisi imgeleyin ve az önce vizyonladığımız tahtayı tüm yüzeyleri bembeyaz olana kadar silin, siz sildikçe tahtanın kara yüzü inatçılık edecektir hatta sildiğiniz alanları tekrar kararıyormuş gibi bile gösterebilir, bunlar sizi terk etmek istemeyen negatif düşüncelerdir, bu yüzden silme işlemine aralıksız şekilde bembeyaz olana kadar devam etmelisiniz. İşlem bittiğinde cidden sizden uzaklaşmış olacaklar ve aklınızdan tek bir düşünce bile geçmeyecek herhangi bir şeyi düşünme fikri bile, uyguladığım ve güvendiğim bir tekniktir ve bizzat bana aittir, sevgiyle şimdide kalın ve anın tadını çıkartın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesitler
ChickLitYaşamımda başlangıçtan muallağa kadar yaşanmış ve gözlemlenmiş bir yığın konunun, tıpkı toprağın karıştırıldığında nefes alışından hemen sonraki açığa çıkan tazecik toprak kokusu gibi içimden oluk oluk akmasını istediğim ve buna net şekilde karar ve...