Merlin önündeki sözleşmeyi imzalarken hayatının hatasını yaptığının farkındaydı.
Tamam belki hayatının hatası değildi, ama olabilirdi. Geleceği kim biliyordu? Kimse (buna sen de dahilsin Kilgarrah, lütfen artık).
Fakat hayır, Merlin hayatının hatasını yaptığının farkındaydı. Bir kere bu imzalamak üzere olduğu iş sözleşmesi sahip olduğu diplomalara bir hakaretti. Merlin London School of Economics'ten aldığı ekonomi diplomasının üzerine Amerika'da yaptığı işletme yüksek lisansıyla çok daha iyi işlere girebilirdi. Okulda onca sene zengin bir çocuğun kişisel asistanı olmak için dirsek çürütmemişti.
İkinci olarak kendisini işe alan adam pisliğin tekiydi. Uther Pendragon, Pendragon Holding'in biricik CEO'su olarak sadece çevrecilerin ve diğer pek çok kişinin nefret ettiği adam değildi, ayrıca Merlin'in annesinin bir referansı bile olmadan kovulmasına sebep olmuş bir adam olarak Merlin'in özellikle kin güttüğü bir insandı. Eğer Time dergisi yaşayan en nefret edilen adam veya yılın nefret edileni sayısı falan çıkarsaydı kapağında Uther Pendragon olurdu. Gelmiş geçmiş en nefret edilen adam sayısında kapakta olmazdı ama, o onur muhtemelen Hitler'e aitti. Neyse Merlin konuyu saptırıyordu, önemli olan bu adamla iş yapmaktansa şeytana ruhunu satmayı tercih edeceği gerçeğiydi. Ki aslında düşünürsek bir bakımdan bunu yapıyordu.
Maalesef bütün bu mantıklı sebeplere rağmen Merlin yine de sözleşmeyi imzalayacaktı. Bunun için iki önemli nedeni vardı. Bunlardan biri ve en önemlisi tabii ki paraydı. Uther Pendragon pisliğin teki olabilirdi, seni "esnek çalışma saatleri" adı altında 7/24 çalıştırabilir, gecenin ikisinde arayabilir ve genel olarak insanlık onuruna aykırı hareketlerde bulunarak sana pek çok psikolojik hastalık için altyapı sağlayabilirdi fakat en azından Pendragonlar için çalıştığında maaşın oldukça dolgun oluyordu. Ve Merlin'in şu aralar gerçekten paraya ihtiyacı vardı. Zira Amerika'da yüksek lisans yapmak düşünüldüğü kadar kolay değildi, özellikle de fahiş fiyatı karşılayamayacak orta-alt gelirli bekar bir annenin çocuğuysanız ve anneniz eğitiminiz için kredi çekmişse.
Fakat aslında Merlin kendine karşı dürüst olacak olursa bütün bunlar önemli değildi. Evet paraya ihtiyacı vardı ve evet bu iş borcunu çok daha kısa sürede ödeme imkanı veriyordu ama daha iyi bir patron ve daha iyi bir iş bularak daha uzun sürecek olsa da borcunu kapatabilirdi. Hayır, Merlin'in bu işi kabul etmesinin gerçekte bir sebebi vardı.
Adı Arthur Pendragon olan bir sebep.
Arthur Pendragon. İngiltere'nin en zengin insanlarından biri olan Uther Pendragon'un tek oğlu ve Pendragon Holding'in varisi. Tüm bunlar bütün sosyetenin ve seviye atlayıp başka bir sosyal statüye geçmek isteyenlerin hedefi olması için yetmiyormuş gibi Arthur aynı zamanda tam evlenme veya ciddi bir ilişkiye başlama yaşlarındaydı (27), altın rengi saçları ve gökyüzü mavisi gözleriyle çok, çok yakışıklıydı ve en önemlisi parti yapmaya bayılıyordu. Magazin dergileri Pendragonun tek varisini her yerde takip ediyor, Arthur da sürekli yeni bir skandala sebep olarak onlara istediklerini vermekten geri kalmıyordu. Kısacası Arthur normal şartlar altında Merlin'in nefret edeceği türden biriydi, babasının parasıyla kendini rezil eden bir playboy.
Ne yazık ki Merlin Arthur Pendragon'la ilk tanıştığında Arthur kendisine özgü çarpık sevimli gülümsemesiyle ona gülümsemiş ve kurabiyelerini onunla paylaşmıştı. Yine ne yazık ki o günden itibaren Merlin'in herhangi bir şart altında Arthur'dan nefret etmesi imkansız olmuştu. Çünkü ne yazık ki Arthur o gülümsemeyle Merlin'in çocukluk aşkı pozisyonunu kapmış ve daha sonra ne olursa olsun onu unutamamasına neden olmuştu. Tabii ki Merlin Arthur'a o zamandan beri aşık değildi (bu absürt olurdu, o zamanlar Arthur 7, Merlin ise 5 yaşındaydı ve o zamandan bu yana nerdeyse 20 yıl geçmişti) fakat asla onu tam olarak unutamamıştı işte. Kimle ilişkisi olursa olsun hep aralarına bilinmeyen bir gölge girmiş, Merlin'in hiçbir ilişkisi bir türlü yürümemişti. Ve işte yıllar sonra Arthur'la tekrar yakın olma fırsatı karşısına çıkınca direnememişti. Ve işte bu yüzden bu saçma işi kabul ediyordu.
İş, kağıt üzerinde oldukça basitti. Merlin Arthur'un kişisel asistanı olarak çalışacaktı, bunun anlamı Arthur'un günlük planından sorumlu olacak ve kişisel ihtiyaçlarını karşılayacaktı. Daha açık konuşmak gerekirse Arthur'a bakıcılık edecekti. Elbette Uther bunu açık açık söylememişti ama kendisine mesaj yeterince anlaşılır bir şekilde verilmişti, Arthur'un kendini gece hayatına kaptırarak işle ilgili sorumluluklarını ihmal edişi kabul edilemezdi ve Merlin'den bu tür durumları engellemesi ve Arthur'un işini yaptığından emin olması isteniyordu. Ayrıca istediği an ona kahve alması, kirlilerini kuru temizlemeciye bırakması, aşçısını temizlikçisini falan yönetmesi ve herhangi bir skandalı hemen önlemesi de bekleniyordu. Muhtemelen. Merlin kişisel ihtiyaçların ne kadar kişisel olacağından emin değildi, öğrenmek istediğini de pek sanmıyordu.
- İşte bu kadar dedi Leon Merlin ona evrakları teslim eder etmez. Uther ön görüşmede kendisinden beklenenleri anlattıktan sonra çekip gitmiş, işin geri kalanını çalışanlarından biri olan Leon'a bırakmıştı.
- Ne zaman başlamalıyım diye sordu Merlin, bunu henüz konuşmamışlardı. Leon sanki söyleyeceği şeyi onaylamıyormuş gibi bir ifadeyle konuştu.
- Mümkün olan en kısa zamanda, fakat en geç yarın.
Yarın. Yarın başlayabilirdi. Yapacak bir işi yoktu sonuçta, sadece kendini zihinsel olarak yeni Arthur'la tanışmaya hazırlaması ve kendisini tanıyacak mı diye küçük panik ataklar yaşaması gerekiyordu. Evet yarın başlayabilirdi.
Bunu Leon'a da söyledikten sonra Leon aynı ifadeyle başını salladı ve ona işini yaparken kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak bazı masrafları ödemekte kullanması için bir kredi kartı ve asla yanından ayırmaması gereken iş telefonunu verdi.
Bütün bu işler bitince Merlin serbest kalmıştı. İşsiz son gününü evde yemek yiyip annesini arayarak ona bulduğu işin müjdesini vererek (ama asla kimin için çalışacağını belirtmeyerek) ve kedisiyle oynayarak kutlamaya karar verdi. Hunith onu kutladı ve sağlığına dikkat etmesini öğütledi. Annesiyle konuştuktan sonra Merlin Aithusa'yı kucağına aldı.
- İşi almak zorundaydım biliyorsun dedi kedinin başını yavaşça okşarken. Başka seçeneğim yoktu! Sen de başka seçeneğim olmadığını biliyorsun, neden nerede çalıştığımı anneme söyleyemeyeceğimi de biliyorsun.
Aithusa koca gözleriyle ona 'söylediklerin ne seni ne de beni kandırıyor' der gibi baktı ve Merlin'in kucağından kendi atarak koltuğa oturup yalanmaya başladı. Merlin iç çekti.
Harika, artık kedisi bile kendisini dikkate almıyordu.
Aaa bakın kim yine kendini Merthur hikayeleri yazma kuyusunun dibinde buldu?
Evet bir hikayeyle daha karşınızdayım (aynı kişilerin mi karşısındayım bilmiyorum ama olsundu). Aslında bu hikayeyi Kadeh'ten önce yazmıştım ama Kadeh'i yazmaya zorlandığım için bu arka planda kaldı birden fdgdfkşl
Fakat sonunda Kadeh bittiği için bu hikayeye geri dönebilirim diye düşündüm (Yalan, işten kaçmak için kendime uğraş arıyorum diye hikaye yazdım). Bu hikaye biraz daha uzun Kadeh'ten, çünkü sizin de muhtemelen fark ettiğiniz üzere hikaye günümüzde geçiyor, sihir falan yok ve Arthur ve Merlin teknik olarak henüz tanışmış sayılmazlar.
Bu sefer bazı nedenlerden dolayı şiir de yok (@lepetitpluto tarafından tehdit edilmek) başlıklarımız gün sayısını belirtecek. Böyle daha çok eğlenceli olur dedim zaten aklıma başlık da gelmiyor, gün sayacağız bana ne. Hem gerilimli olur sona yaklaştıkça (buraya şeytani gülüşlü emoji gelecek ama önce bilgisayarda emoji yapmayı öğrenmem lazım).
Neyse yine çok konuştum susuyorum, iyi okumalar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
65 GÜN
FanfictionMerlin yaptığının saçmalığın daniskası olduğunun farkındaydı. Fakat onca yıl boyunca uzaktan izlediği Arthur'a bu kadar yakın olma fırsatını kaçıramazdı. Umutsuzca aynadaki yansımasına baktı. Belki de Kilgarrah haklıydı, belki de Merlin gerçekten ka...