Paranormal Olaylar Olmadan 4 Ay Önce:
Kütüphanede kulaklıklarımı kulağıma takmış ders çalışıyordum. Tek çıt çıkmayan kütüphanede herkes kendi halindeydi. Gözlerim önümdeki ders notlarındaydı ama aklım hiç bir bilgiyi zihnime not almıyordu, boş boş bakıyordum sadece, göz gezdiriyordum. Ders çalışmayı oldum olası sevmezdim zaten. Hele ki bu ders matematik olunca kendimi bir yerden atasım geliyordu. Önümdeki kitapta satırlarca yazılı sayısal sorular beni boğma noktasına getirmişti.
Kitabın kapağını yavaşça kapattım ve sandalyede arkama yaslanıp kütüphaneye göz gezdirdim. Kimi kitap okuyordu kimi ders çalışıyordu. İnsanları izlemek bana keyif veriyordu neden bilmiyorum ama insanların tepkilerini izlemeyi gözlemlemeyi seviyordum. Farkında olmadan bazen buna tebessüm ettiğim bile oluyordu. Kimi üzgün olduğunu belli ederken, kimi üzgün olduğu halde gülmeyi başarıyordu. En çok da böyle olduğunu bildiğim insanları gözlemlemeyi seviyorum.
Kulağımdan kulaklığı çıkarıp telefondan şarkıyı kapattım, telefonun etrafına kulaklığı doladım ve kitabın üstüne koydum. Masanın üzerine saçılan kalemleri tek tek topladım, çantama koydum ve oturduğum sandalyeden kalkıp çıkış kapısına yöneldim. KKütüphanenin olduğu kat sessizlik içindeydi. Bir alt kata doğru adım attıkça sesler yükseliyor, gülüşme sesleri koridorda yankılanıyor, bağırarak konuşma sesleri kulaklara doluyordu.
Bir alt kata indiğimde sesler daha da belirgindi ve ne olup bittiği belli oluyordu. Gülüşme sesleri duvara yaşlanmış bir grup gençten geliyordu. Gülüşmeleri hiç durmuyordu, sağlarında duran sarışın çocuk bir şey anlatıkça onlar susmuyordu. Adımlarımı atmaya devam ettim ve kendimi okuldan dışarı attım. Yüzüme vuran güneş ışıkları gözlerimin kısılmasına neden oldu. Elimle güneşi engellerken açık saçlarım beni terletiyordu, saçlarımı sol omuzumun üzerinde topladım. Daha fazla güneşte durmayarak gölge olan bir yere geçtim.
Bugün hava çok güzeldi, güneşliydi, hem de fazlasıyla. Dün hava sağanak yağmurluyken, bugün hava güneşliydi. Güneşli zamanları sevmezdim, ben daha çok solgun gökyüzü, yağmurlu zamanların hastasıydım. Yağmurlu günlerde ıslanması severdim mesela o yağmur bqna deyince kendimi hiç olmadığından daha da dinç hissederdim. Yağmurlu günlerde uyumak da çok güzeldi, o yağmur damlaları cama vururken, ortamdaki sessizlik, uykunun kollarındaki huzurluluk hissi...
Bir zaman sonra dersimin olduğunu hatırlayıp okulun içine tekrar girdim. Merdivenleri tırmanırken, merdivenlerden aşağı inen birkaç tanıdığım kişi bana başıyla selam verdi, ben de onlara aynı şekilde karşılık verdim. Sınıfımın olduğu kata geldiğimde zaman kaybetmeden koridorun sonuna ilerledim. Koridorun sonuna yaklaştıkça oradaki bir kişi gözüme çarptı.
Baştan aşağı siyah giyinmiş biriydi ve tahminen benimle aynı yaştaydı. Üzerindeki siyah tişört ve siyah kot pantolonla sportif bir görünüme sahipti, buna rağmen neden hemen dikkatimi çektiğini bilemedim. Herkes gibi normal görünüyordu işte.
Koyu, kısık yeşil gözleri buradan belli oluyordu ve camdan dışarı bakıyordu. Burnu bir erkeğe göre oldukça düzgündü ve küçüktü. Dudakları hafif aralık duruyordu. Siyah saçları uzundu ve dağınık duruyordu.Sert bir yüz ifadesi vardı, normalde böyle olan kişilerin davranışları da öyleydi.
Camdan gözlerini çekince ben de ondan gözlerimi çektim sınıfa girdim. En arka sırada kimse yoktu, genelde orası hep dolu olurdu ama şimdi boştu. Vakit kaybetmeden oraya geçtiğimde sırtımdaki çantayı masanın yanına bıraktım ve gerekli olan ders kitabını çıkardım. Bu dersten sonra eve gidecektim, sonunda. Gün boyu oldukça yorucu geçiyordu. Sıkıcı olmasını saymıyordum bile. Yorucu ve sıkıcı...Bu iki kelime yan yana geldi mi ölüm gibi oluyordu.
Sınıf kapısından giren kişiyi gördüğümde bunun az önceki çocuk olduğunu fark ettim. Koyu yeşil gözlerini sıralarda dolaştırdı ve benim yanımı boş görünce gözleri kısa bir süre bana baktı. Yanıma emin adımlarla yürüdü ve cam kenarındaki sandalyeye oturdu. Bir ayağını dizinin üstüne attı ve camdan dışarı bakmaya başladı. Sessiz bir tipe benziyordu, bende öyle sayılırdım, birkaç arkadaşımdan başka kimsem yoktu okulda.
Sınıf kapısından profesör girdiğinde herkes suspus oldu ve profesöre baktı. Profesör herkese tek tek baktı ve burunun ucundaki gözlüğünü biraz ileri ittirdi. Herkes ağzından bir söz çıksın diye bekliyordu. Profesör benden tarafı isaret ettiğinde "Sen." dedi.
Herkes bir anda bana bakınca "Ben mi?" dedim emin olmak amacıyla.
"Hayır, senin yanındaki çocuktan bahsediyorum." Herkes dahil bende yanımda oturan çocuğa bakarken çocuk gözlerini camdan çekti ve profesöre baktı.
"Adın nedir?"
"Zayn Black." Sesi kendinden emin çıkıyordu.
"Peki bize okuduğun son kitabın ismini söyler misin?"
"En son ne zaman kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Çok uzun zaman oldu." dediğinde gözlerimi omdan çekip profesöre odakladım. Profesör ellerini göğsünde bağladı ve kaslarının tekini kaldırdı.
"Peki hala hatırladığın bir kitap karakteri var mı?"
"Yok." dediğinde ortamdaki sessizlik daha da artmıştı.
"Pekâlâ," dedi ve bakışları başkanına döndü. "Sen..." sözüne devam ederken ben gözlerimi tekrar çocuğa döndürürken onun yine camdan dışarı baktığını gördüm.
Derse odaklandığımda yanımdaki kişinin varlığını unutmuştum. Profesör seçtiği kişilere hangi kitabı okuduğunu, kotapta en çok hangi karakterden etkilendiğini ve nedenini soruyordu. Bana sormamıştı ama sorsaydı da hangi birini söyleyeceğimi bilemezdim, o kadar çok kitap karakteri vardı ki etkilendiğim...
Duvar saatine baktığımda dersin bitmesine 10 dk kalmıştı. Yanımdaki çocuk dersin yarısında derse katılmıştı ve not tutmaya başlamıştı. Camdan gelen serin bir rüzgarla saçlarım hafif bir şekilde uçuştu ve yanındaki çocuğun kalemi ve not tuttuğu kalem benim olduğum tarafa geldi. Kalemini ona vermek için alacakken o benden önce davranıp kalemi kendi aldı ve tekrar önüne döndü.
Bu hareketine anlam veremedim, belki de kişisel eşyalarına önem veriyordu. Olabilirdi...
Ders bitince herkes toparlanmaya başladı, yanımdaki çocuk sınıftan ilk önce o çıkmıştı, acelesi var gibiydi.
Bende sınıftan çıktım ve merdivenleri normal bir hızla indim, okuldan çıktım. Derslerim ve okul bitmişti bu günlük, yarın yine okula gelecek yine ve yine yorulacaktım. Benim yaşam üçgenim okul, ev ve dersti. Bunların dışında yaptıklarım da vardı tabii ama çok nadirdi.
Eve doğru gitmeye başladım. Kulağımda yine benim dış Dünya'dan bağlantımı koparan bir kulaklık ve çalan mükemmel bir şarkı vardı.
Yayınlanma Saati:13:52
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLEMMA
ChickLitBu hem bir aşk hem de bir fantastik hikaye... Kıza musallat olan şeyin tam olarak adı ne, ve ne yapmaya çalışıyordu bilinmiyordu? Kıza musallat olan şeyi oğlan çok iyi biliyordu çünkü o bir melekti. Bu şeyi biliyordu. Bu hikayeyi merak ediyorsanız s...