İçeri girdiğimde etrafımı çok havasız bir atmosfer sarmıştı. Merdivenlerden inip salonun ortasına doğru ilerlediğimde gözlerimi de etrafta gezdiriyordum. Mekan sahibinin de dediği gibi birazdan kapatacak olmaları, etrafta tek tük olan sarhoş insanlardan anlaşılıyordu.
Aniden bastıran bir sıcaklıkla, derin bir nefes alıp terleyen ellerimi pantolonuma silmiştim. Ortalıkta Taehyung'u görmeyince biraz daha ilerlemiş ve arkaya doğru açılan bir kapıya girmiştim. Burada bir sürü oda vardı. Sağ tarafta tabeladan wc olduğunu anladığım odaya doğru girip Taehyung'un burada olmasını ummuştum.
"Burada tek başına ne arıyorsun güzelim?" gözlerimi etrafta dolaştırırken aniden sol tarafımda bana epeyce yakın olduğunu anladığım bedenden ses gelince ürkmüş ve geri çekilmiştim.
"B-bu sizi alakadar etmez bayım." sesimin sert çıkmasına özen göstererek söylesem de karşımdakinin bunu pek taktığı yoktu.
"Hmm, peki beni alakadar eder başka şeyler yapmaya ne dersin?" dediği cümleyle gözlerimi kocaman açmış ve bir adım geriye gitmiştim. Fakat ben ne kadar geriye gidersem o da benimle aynı ölçüde, belki de daha fazla bana yaklaşıyordu.
"N-ne demek istediğinizi anlamadım. Sizinle hiç bir şey yapmak istemiyorum. Lütfen beni rahat bırakın." sakin kalmaya ve kekelememeye özen göstererek söylediğim cümlelerden sonra dudaklarında şeytani bir gülümseme oluşmuştu.
"Peki ben rahat bırakmak istemiyorsam?" gitgide bana yaklaşarak söylüyordu.
"Ne yaparsın, hm minik tavşan?" korkudan bacaklarımın titremesine hakim olamayarak geri atabileceğim son adımda tükenip sırtım soğuk duvarla buluştuğunda tanrıya dua ediyordum.
"L-lütfen beni bırakın." leş kokan bedeni, bedenimin santim ötesindeyken gözyaşlarım gözlerimden firar etmişti. Sağ kolunu başımın hemen yanındaki mermer duvara yasladığında refleksle gözlerimi kapatmıştım. Üstüme eğildiğini hissettiğim sırada kapalı olan gözlerimi sıkıca yummuş ve birinin beni bu lanet bedenden kurtarmasını ummaktan başka bir şey yapamıyordum.
Nefesini boynumda hissettiğimde ağzımdan küçük bir hıçkırık kopmuş boş tuvalete dağılmıştı. Nefesi boynumun tam dibinde, iğrenç alkol kokusu da genzime dolduğu anda bir anda sert bir ses duymuştum. Sıkıca yummuş ve yaşlar akan gözlerim, zangır zangır titreyen bedenimle öylece dururken. Boynumda hissettiğim iğrenç nefes kesilmiş, bedeninin yere yıkılmasını duymuştum.
Önümdeki beden varlığını kaybettiğinde hala şoktan ve korkudan sımsıkı yummuştum gözlerimi. Zangır zangır titreyen ve artık mecali kalmamış bacaklarım kendini bırakırken iki yanıma sarılan iki kol hissetmiş ve en son hafızama kazınan şey ise adımın seslenişi olmuştu.
-
Gözlerimi açtığımda etrafta karanlıktan başka bir şey görememiştim. Bir yatakta yatıyor olduğumu fark ettiğimde ise korku iyice bedenimi sarmıştı. Ben neredeydim?
Hafızamı zorlayıp son yaşadığım şeyleri hatırladıktan sonra korkum ve endişem katbekat artmış, hızlıca kendimi yataktan çıkarmıştım. Ayağa kalkmamla başım dönse de, bunu umursamayarak karanlık odada çıkış kapısını seçmeye çalışıyordum.
Bir kaç dakika gözlerimin karanlığa alışmasını ve sakinleşmeyi bekledikten sonra kapı gözüme ilişmişti. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapı kolunu tutup açılması için indirdiğim anda kol, diğer taraftan da tutulup kapı bana doğru açılmıştı. Aniden vuran ışığa karşı gözlerimi kısıp karşımdaki bedenin kim olduğunu anlamaya çalıştım.
"Oh, uyandın mı?" tanıdık gelen ses ve yüz ile bu kişinin Taehyung oldığunu anlamıştım. Yaşadıklarım aklıma gelince gözlerimden yaşlar teker teker firar etmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire on Fire | taekook
Fanfic[📚🎒🎤] Müzik projesi için bir araya gelen, Kim Taehyung ve herkes gibi onun da nefret ettiği 'okulun asosyali' Jeon Jungkook. [texting, biraz düz yazı]