Genç oğlan halen daha bulunamamıştı. Haftalar geçmişti ama ortalıkta yoktu ne ölüm haberi geldi nede ses soluk. Ölüm haberi gelmediği için birazda olsa mutluydu Cihan. Gene de yaşadığını biliyordu. Olduğu yerde volta atarken Burak'ın birden ayağa kalkıp bağırmasıyla bütün bakışlar ona döndü.
''Buldum!''
''Neyi?''
''Onur'u!'' Cihan şoka girmişti oğlunun adını duyduğunda sevinmişti. Hemen Burak'ın yanına gitti ve bilgisayarın ekrana bakamaya başladı diğerleri de gelmiş ekrana bakıyorlardı.
''Bu son cezaevinin kayıtları ve Onur'un adı da var iki gün önce çıkış yapmış ve o gün Onur'un çıkışından tam iki dakika önce tuvalette bir beden bulmuşlar kafası yokmuş bulamamışlar adamın resmi'' Cihan kaşlarını çattı. 'Onur'un çıkışından tam iki dakika önce tuvalette bir beden bulmuşlar kafasını yoktu' bu cümle beyninde yankılanırken Burak'a baktı.
''Burak evladım o hapishanenin kamera kayıtlarına bak akşamın ve sabahın'' Cihan eğildiği yerden dikleşti elini anlına koydu. 'Onur hapiste ne yapabilir ki veya neden girdi? Kim soktu onu oraya?' diye düşündüğü sırada Mert'in küfür ederek ayağa kalktığını gördü.
''Hassiktir!''
''Neden bağırıyorsun!?''
''Onur'' Caner hızlıca ayağa kalktı ve Mert'in yanına gitti.
''Abime ne oldu lan konuş!''
''Caner sakin ol. Mert oğlum sende konuş''
''Onur bu akşam ***mekanında dövüşe çıkacak saat 22:30'da'' Herkes birbirine bakmaya başladı. Cihan düşünmeye başladı iyi bir plana lazımdı ki kimseye zarar gelmemesi gerekiyordu ve oğlunu da oradan alıp gitmesi gerekiyordu.
''Tamam bu akşam o mekana gidiyoruz. Mekanın iç ve dış görüntüleri lazım bana Berk onları çıkart'' Bir süre sonra Cihan kağıtlara bakmaya başladı. Herkese görevini verecekti ve oğlunu kurtaracaktı.
''Mert ve Gökhan siz arka kapıyı kollayın. Burak sen üst katta olacaksın aşağıyı izleyeceksin. Berk sende Caner'le ana girişi kollayacaksınız tamam mı herkes görevini anladı. Herkesin kulaklığı kulağında olması lazım anlaşılmıştır o zaman akşama hazırlık yapalım beyler.'' Cihan derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Ya hayata oyun oynuyordu yada hayat ona oynuyordu. İki bilinmezlik yan yana geldiğinde ortaya bambaşka şeyler çıkıyordu. Bu bilinmezliği anlamak için ilk yapbozun parçaları birleşmeliydi. Akşam olmuş mekana gelmiştiler herkes yerini almış beklemedeydi. Cihan içeri girdiğinde ilk önce üst kata baktı. Burak'ı aradı gözleri.
''Patron sol köşedeyim.''
''Tamam. Diğerleri?''
''Bizde hazırız ama Caner'i ne kadar tutabilirim bilmiyorum?''
''Niye?''
''Patron oğlun içkiye bayılır ve kokusunu aldığında onu zor durdurursun dolayısıyla kaç gündür de içmiyor şuana kadar iyi dayandı.''
"Onur'u alalım ben ısmarlayacağım."
Cihan Mert'in açıklamasıyla gülümsedi ve geniş alana geldiğinde maçın başladığını anlamıştı, bağıran bağıranaydı. İlerleyeceği sırada rinkten ona bakan siyah gözlerle dona kaldı. Sanki hayatına yeni bir renk gelmiş gibiydi. Sanki bir resim çizersin ve bir şeyin eksik olduğunu anlarsın bir rengin, bir renge bakardı o resmin tamamlanması için. Birden bakış acısından çıktı o siyah hareler. Hakemin geri sayımıyla kendine geldi.
------
Genç oğlan hazırlanmış onu çağırmalarını bekliyordu. Birden kapı açılınca kafasını oraya çevirdi ve Adnan'ı görmesiyle ayağa kalktı. Dışarı çıktığında rinke baktı ve rakibini görmüştü. İri yapılıydı ve ondan biraz uzundu. Karşısına geçti hakem onları ortaya çağırdığında tokalaşıp geri yerlerine geçtiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYA- Gecenin Karanlığındaki Çocuk
JugendliteraturGecenin karanlığında kaybolmuştu ve kaybolmaya da devam ediyordu. her zaman ama o oradan çıkmayacak o orada kaybolmaya devam edecekti. Karanlıkta bir taht kurmuştu kendine. 15 yaşında ilk suçunu işlemişti. Eli artık o sevmediği renge, kırmızıya bula...