Hollooooo pepeklerim nabar nasilsn
Beni özlediniz mi ben sizi özledim
yeni bölüm atmam uzun sürdü biraz
kusura bakmayın umarım
beğenirsiniz pepeklerim iyi okumalar 💃
Bol bol yorum ve oy atmayı unutmayın ⭐
Prens Jin kafasıyla beni onaylayıp yürümeye başladık. Gölün kenarına geldiğimiz de çimenlere oturdum Prens Jin şaşkınca bana baktı "Prenses kalkın oturmayın yere" benim için en rahatlatıcı yer çimenlere oturmak ki zaten öylede yapıyorum.
Elimle yere iki kere vurdum "gelin sizde prensim" önce yere sonra bana baktı "ciddi misiniz prenses" gülümseyip kafamla onayladım. Prens Jin belli belirsiz kafasını sallayıp oturdu. "Çok mu kırıldın?" Gözlerimi gölden ayırıp prense baktım
"Bir insan nasıl parçalanır onu öğrendim sadece" prens Jin bana bakıp gülümsedi "o sana ne kadar soğuk davranırsa sen ona yakın davran" derin nefes alıp devam etti "yakında duvarları kırılır." Prens Jin e hak veriyorum yakında duvarları yıkılır.
Biraz daha göl kenarında oturduktan sonra prens Jin ayağa kalkıp elini uzattı "gidelim Prenses" elini tutup ayağa kalktım "gidelim Prensim" saraya doğru ilerlerken salıncakta sadece Taehyung vardı yanında ki iki başlı sinsi yılan nerdeydi acaba.
Taehyung kafasını kaldırıp göz göze geldiğimiz de istemsizce panik yapıp kafamı başka yere çevirdim. Prens Jin elini omzuma koydu "prenses siz gidin benim işlerim var" önünde saygıyla eğilip odama doğru ilerledim.
Akşam odadan çıkmayıp yemeği odamda yedim. Seungwanla sohbet ederken birden içeri Taehyung geldi. "Dışarı çık!" Onun yüksek sesinden dolayı korkup hemen ayağa kalktım. Seungwan çık emrini duyunca vakit kaybetmeden dışarı çıktı.
Önünde saygıyla eğildim "sen ne yapmaya çalışıyorsun?" Taehyung un ne demek istediğini anlamadığım için tekrar sorma gereği duydum "ne demek istediğinizi anlamdım prensim" kolumdan sıkıca tuttup kızgın gözlerle bana baktı "Jin hyung a nasıl söylersin!"
İyi de ben prense bir şey demedim ki "prensim ben-" "kes çeneni Joohyun" sözümü tamamlamama izin vermeden bağırıp odadan çıktı. Nereye gittiği zaten çok açık ama ben Prens Jin e hiç birşey demedim ki. Odama kimseyi almayıp başımı yastığa gömdüm sabaha kadar hem ağlamış hem de deli gibi mutlu olmuştum.
İsmimi biliyor olması beni bu kadar mutlu edeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Yarın sabah en kısa zamanda prens Jin ile konuşmam gerek.
Sabah uyandığımda yemek için hazırlanıp odadan çıktım. İçeri girdiğimde sadece Prens Jin vardı. Taehyung gelecek diye gitmeyip masaya oturdum. Prens Jin yemeğe başladı "Prens Taehyung gelmeyecek mi? Prensim" "ah işleri varmış biz başlayalım"
İşi Mina ise kesinlikle önemlidir. "Prensim affedin ama Prens Taehyung a dün ne dediniz?" Prens Jin elinde ki çubukları bırakıp bana baktı "benim yüzümden seni azarladı galiba" kafamla onaylamakla yetindim çünkü gerçekten azarlayıp gitti savunma yapmamı bile beklemedi.
"Ona seninle ilgilenmesini istedim" Prens jin'in dediği şey gülümsetse de yüzümü içim deki acı dinmiyor. Demek benden haz almıyor ki ilgilenmek kelimesi bile sinirlerini bozuyor. Yemek yedikten sonra Seungwanla ve tanımadığım iki cariye ile bahçeye çıktım.
"Prenses iyi misiniz?" Kafamla onayladım iyi değildim ama şuan bunu konuşacak cesaretim de yoktu. Seungwan elimi tuttu "Taehyung' la biraz vakit geçirsen eminim seni sevecek" işte bende onu anlatamıyorum ki adamla vakit geçirmeyi geçtim yanıma bile uğramıyor.
Öylece etrafta dolanırken karşıdan gelen Minayı görmem daha da yüzümün asılmasına neden oldu. Hafif eğilip selam verdi "merhaba Prenses" onun gibi yüzüme sahte gülücük yerleştirip selam verdim. "Nasılsınız?" İçten içe öldürmek istesem de yapamayıp "iyim" demekle yetindim.
Elimde tuttuğum beyaz gülü gösterdi "en sevdiğim" gözlerim güle gitti benimde en sevdiğim güldü ama artık değil. Yene yüzüne sahte gülümseme yerleştirdi "Taehyung beyaz güllerin yanında öptü beni"gözlerimi devirdim "yaa öyle mi?"
"Evet ve biliyor musun tam durduğun yerde beni sevdiğini söyledi" Taehyung un da yanımıza gelmesiyle daha da asılan yüzüm ve dolan gözlerime engel olamadım. "Mina seni çağırt-" beni görmesiyle sözü yarıda kesilmiş devamını da getirmemişti.
Beyaz gülü Mina ya verdim "prens Taehyung vermiş zaten ama bende veriyim" Taehyung bana şaşkın gözlerle bakarken tekrar Mina ya baktım "beyaz gül ayrılık getirir" yüzlerine bakmadan odama doğru ilerledim.
Dört duvar bana bu kadar dar gelip sıkacağını hiç düşünmez dim. Seungwan saçlarımla oynarken rahatlayıp kendime gelmeye çalıştım "evlenmekle hata mı yaptım sence?" Seungwan bana şaşkınca baktı "prensesim neden öyle düşünüyorsunuz?"
"Beni sevmeyen bir insanla daha ne kadar böyle yaşayabilirim" "bence biraz zaman verin prenses" derin nefes alıp ayağa kalktım "hadi dışarı çıkalım" "ama prenses ya prens-" elimle susması için hareket yaptım "gelmeyecek zaten" odadan çıkıp bahçeye yöneldim
Koskoca sarayda sadece tek huzurlu yer burası gölün kenarına oturup etrafı seyretmeye başladım. Geleceğimi ve geçmişimi düşünüp kaybolmaya başladım. Annemin ben küçükken öğrettiği saçma ama benim için anlamlı şarkıyı söylediğim de dolmuş olan gözlerimde ki yaşlar birer birer akmaya başladı.
"Sesinin güzel olduğunu bilmiyordum" sağıma baktığımda Taehyung u görmem kısa bir an şok geçirmemi sağladı. "Benim hakkım da bilmediğiniz çok şey var Prensim" yüzümü gölete çevirip göz göze gelmemeye gayret ettim.
"Dün için özür dilerim" yüzümü anında döndüğüm için yüzlerimiz birbirine çok yakın olmuş nefes alış verişlerimiz birbirimizin yüzüne vuruyordu. "Biran ki sinirle sana bağırdım"
Başımı önemli değil anlamında salladım. Ama Aslında benim için önemliydi, saraya geldiğimden beri beni görmezden geliyordu ve bugün benimle ilk kez adam akıllı konuşmasıydı. Artık nasıl bir etki bıraktıysa prensle göz göze gelsem sevineceğim.
"Birde seninle çok önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum" sanırım benimle oturmak için gelmemiş sadece lanet bir konuşma için gelmiş.
"Sanırım saraya ilk geldiğinde,seninle ilgilenmediğim için üzüldün"
evet çok üzüldüm. Derin bir nefes alıp devam etti " seni üzdüğüm için özür dilerim ama seninle arkadaştan başka birşey olamayız, veya aşık benim kalbim başka birine ait ve o kişi sen değilsin"
devam edeceği zaman elimle susması için yukarıya doğru kaldırdım. "Biliyorum o kişi mina, ve bende sana birşey söyleyeceğim" gözlerim şimdiden dolmuştu bile . "Peki söyleye bakalım" derin bir nefes verip
konuşmaya başladım "benimde bir mertebem var ve senin o mina denen kız veyahut cariye ile görülmeni istemiyorum. İnsanlar beni yargılıyor." Kaşlarını çattıp "buna ne gerek. insanların düşüncelerini dikkate alma"
"üzgünüm ama adımın farklı bir şekilde anılmasını istemiyorum."
Pekala o böyleyse bende böyleyim "o zaman arkadaşız" ayağa kalkıp kırışmış hanbokumu düzeltip. "Kusura bakmayın prensim ama ben kocam ile arkadaş olamam." Tam birşey söyleyecektim iki başlı yılan koşarak yanımıza geldi.
"Prensim, neden odanıza gelmediniz. Oysaki beni siz çağırmıştınız." Aniden şaşırmıştı. Neden şaşırıyor sanki kendisi çağırmamış artık ne yapacaklarsa. "Ben mi? Ne zaman çağırmışım." Ne bileyim ben niye çağırdığını . Sinirlenip hızla yanlarından ayrıldım.
👇
⭐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise KTH
Fanfiction" Joohyun evleniyorsun" babamın dediği şey duraksamama neden oldu. Daha yirmi yaşındaydım. Babama asla karşı çıkamayacağımın da farkındayım ama sormak istedim. "Kiminle?" İçtiği çayı masaya bıraktı "velihat prens Kim Taehyung ile" [Düz yazı] [BXG] ...