"Hadi ama jeremy bundan istiyorum lütfen."
"Kalbin için sağlıklı değil diyorum anlamıyor musun?"
"Of ya ne istiyorsan söyle o zaman."
diyip sinirlendim. Neymiş kalbim için zararlıymış. Tamam doktor olduğu için belki bazı şeyleri biliyordur diyorum ama ben hayatımda bu kadar psikopat bir doktor görmedim. Eliyle garson'a gelir misin işareti yaptı ve garson yanımıza geldi. "Biz iki tane tavuklu salata alalım lütfen." Kafasını sallayarak yanımızdan ayrıldı garson. Gerçekten sinirlenmiştim jeremy'e ama her seferinde fast food yemek istesem aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu bende vazgeçmeden soruyordum. Çünkü hayatta hemen bir şey için pes edilmez değil mi ? Nerden bilirsin belki bir gün evet der ve sen o fast food'u yersin.
𖥸𖥸𖥸
Yemeklerimizi yedik ve jeremy'e biraz otelde dolaşacağımı söyledim o da onaylayıp odamıza geçti. Hava çok güzeldi. Hafif bir rüzgar vardı ama hani derler ya " Yaz rüzgarı bu bir şey yapmaz." Aynen öyleydi. Sanki bir daha oraya gitmek istemezcesine yürüyordum. Bir banka oturmaya karar verdim ama bütün banklar doluydu. Bir kız vardı sapsarı saçlı o kadar güzel bir kızdı ki anlatamam size. Onun yanına oturursam çok sıkıntı olmayacağını düşündüm ve yanına doğru ilerlemeye başladım.
"Selam oturabilir miyim?"
"Elbette."
Gerçekten sesinden iyi biri olduğu belli idi.
Kitap okuyordu bir dakika bu benim en sevdiğim kitaptı. Bülbülü öldürmek. Gerçekten hayatımda okuduğum en güzel kitaptı.
"Kitabı yarılamışsın hoşuna gitti mi ?"
" Favori kitabımdır kendisi, hatta üçüncü okuyuşum desem." Diyip kıkırdadı.
"Gerçekten mi bende yaklaşık iki kere okudum."
"Benzer özelliklerimizin olması iyi bir şey. Ha bir de Maddie ben." Diyip bana elini uzattı.
"Millie." Diyip gülümsedim.
"Benim şimdi kalkmam lazım Millie istersen bana telefon numaranı ver senle sonra ki zamanlar konuşuruz."
"Olur tabi."
Telefonunu bana doğru uzattı ve numaramı tuşlayıp "Millie" olarak kaydettim. Bana el sallayarak gitti. Bende ona el salladım gerçekten iyi bir kızdı. Bende artık saat geç olduğu için kalkma kararı aldım ve otele tekrar yürümeye başladım ama odaya girmek istemiyordum. O yüzden barda takılırım diye düşünüp otelin barına doğru ilerledim. İçeri girdiğimde sekiz dokuz kişi vardı. Barda'ki çocuğun yanına yürümeye başladım. "Ben bir viski rica edeyim." Kafasını onaylar şekilde salladı. Ve bardağa şişeden doldurup verdi. Teşekkür edip bir koltuğa oturdum.
𖥸𖥸𖥸
Bar o kadar sıkıcı gelmişti ki bu yüzden tekrar dışarı çıktım ve havuz kenarına geldim ayaklarımı soktum ve elime telefonumu alıp charli'yi aradım.
"Alo bebeğim nasılsın?..... bende iyi.... ya şey diyecektim biz yarın dönüyoruz ya, yarın buluşsak olur mu?? ........ tamam seni çok özledim...... bizim restaurantta ...... iyi geceler."
Ne zaman sıkılsam hep Charli'yi arardım çünkü tek arkadaşım ve gerçek arkadaşım oydu. Lise'de tanışmıştık onla ben lise iki'deyken ailesi ile birlikte londra'ya taşınmışlardı ve benim okuduğum okula gelmişti ve ilk günden en yakın arkadaş olmuştuk. Yaklaşık sekiz yıldır arkadaştık. Saat çok geç olmuştu bu yüzden odaya gitmeye karar verdim ve otelden içeri girip asansöre doğru yürümeye başladım. 6 kişilik asansöre binip 8. Kat tuşuna bastım. Ve omzumu aynaya yasladım. "Bing." Sesi geldiğinde indim.