Güneş odamın perdesinden hoyrat bir edayla süzülerek artık sabah olduğunu haber verir gibiydi.Gözlerimi açmamak için bütün irademi uyumaya çalışarak kullanıyordum.Çünkü dün geceden beri aklımı kemiren anılar, gözbebeklerim güneşle karşılaşır karsilasmaz bugünün o gün olduğunu hatirlatmisti.Sanki bütün hücrelerime kadar acı cekiyordum.
Her günümü mutluluktan uzaklaştıran ve her seferinde isyan ettiğim günün yıldönümüydü bugün.Üstelik yaşımca yıldönümü olacaktı.Ömür boyu kendini hatırlatıp sürekli beni bir yılda 10 yıl yaslandiracak olan acılar bugün daha da dayanılmaz olacaktı.Izin vermemeliydim buna.Bugün ben uyurken geçip gitmeliydi.
Son bir gayretle gözlerimi tekrar karanlığa hapsettigimde bugünün hüznünü titreyislerinde barındıran, yine de bana her zaman güven veren bir sesle irkildim;
"Minel, uyandın mı güzelim?"..
Poyraz'dı bu.Benim abim olmaktan önce daha bi çok vasfı vardı üzerinde taşıdığı.Aklı yaşadıklarına yenik düşen babamın yokluğunda babaydı,ömrü beni görmeye yetmeyen annemin yokluğunda anne..Vefaydi o benim için,güvendi, huzurdu.Bana o kadar düşkündü ki; yüzümde tebessümü eksik görse yüreğine hüzün çökerdi, gözlerine nem..Belki hiç bitmeyecek olan hüznümü sadece onunlayken bastirabiliyordum(bir süreliğine)..
"Uyanmak istemezdim" dedim onun kapıya doğru yaklaşan adımlarını duyduğumda.Aynı anda onunla ortak olan yaramızı deştiğim ve bugünün kaçınılmaz sonu olan elemi erken yaşattığım için pişmanlığı iliklerimde hissettim.Ben hala bedenimi yatağımdan ayıramamışken kapıyı tıkladı.
"Gel Poyraz" dedim güçlükle duyabileceği bir sesle.Benden 6 yaş büyük olsa ve ayrıca fiziken aramızdaki fark göz doldursa da ona hep adıyla hitap ederdim.Bu apaçık onun benim her zaman yanımda oluşu ve hayatımda en çok ona güvenişimdi.
Odaya girdiğinde yüzünden hiç eksik olmayan şevkat vardı yine.Bana hep böyle bakardı.Az önce söylediğim sitemli cümleyi duymamış gibi yaparak güldü.
"Seni uykucu küçük" dediğinde yanaklarında beliren mutluluk samimi olmadığından çok eğreti duruyordu.Yine de bunu bana acimi erteletmek adına yaptığı için söyleyeceklerimi yuttum.
"Hep küçük kalmaktan korkuyorum" dedim sahte bir gülümsemeyle.Duyduğunu hiç duymamış gibi davranmayı o seçti bu sefer.Adımları merdivenlerden indikce sesi de uzaklaşıyordu.
"Hadi küçük, kahvaltıya" dedi, küçük kelimesine vurgu yaparak.
Bedenimi zoraki bir hareketle kaldırırken kapının tokmağından gelen iki vuruş sesi, kulağımda olduğundan çok daha yüksek bir şekilde yankılandı.Kim olduğunu tahmin ettiğimden bedenimde herhangi bir reaksiyon oluşmadı.
Üzerimdekileri değiştirme gereği duymadan odadan çıktım.Çıplak ayaklarımla merdivenlerden inerken Eymen ayakkabılarını çıkarmak için gövdesini öne eğmisti.Bir an önce onunla gözgöze gelip Poyraz'dan sonra ikinci defa huzuru yaşamak istiyordum.Bugün çok daha fazla ihtiyacım vardı buna.Koşarak yanına gittim ve 'hosgeldin, bes gittin' muhabbeti bizde olmadığından, mutlu olmaya çalışan ses tonumla
"Hadi can, Poyraz'ın döşediği masaya.Çok olmaz bilirsin" dedim.Gülüyordum, ama ikisi de mutlu olmadığımı anlayacak kadar iyi tanıyordu beni.Karşımda duranlar hayatımda güvenip inandığım iki kişiydi.Ve sadece onlar vardı.En çok onlar..
Eymen evimizin karşısında oturuyordu ve aynı zamanda benim çocukluk arkadaşımdı.'Can' derdim ona.Çünkü onunla aramızdaki bağ,Poyraz'la aramizdaki bağ kadar kuvvetliydi.Birbirimize çok benziyorduk.Çok konuşmayı sevmezdik mesela.Boş kalabalıktan hoslanmaz,birbirimizi susarak bile anlardık.Hayal kurmak birlikteyken en çok yaptigimiz şeydi.Bu yüzden ona hep 'Can' derdim.
"Bir gün adımı unutacagim papatya" dedi o da mutlu olmaya çalışır bir edayla.
"Tesadüfe bak ki ben de" dedim.Bu sefer içimden gelerek gülmüştüm.
O da bana 'papatya' derdi.Nedenini bilmiyorum.Papatyalarla ilgili tek bildiğim, sadece koparıldıklarında kokabildikleriydi-çok güzel bir kokuyla-.
Birşey söyleyecek gibi oldu.Ama aldırış etmeden devam ettim;
"Selim amca gelmeyecek mi bizimle"
Poyraz'ın yüzü asıldı cümlemde geçen ismi duyduğunda.Neden bilmem zerre kadar sevmezdi onu.Sebebini merak etsem de hic sorma gereği duymamistim bunu Poyraz'a.
Eymen, Poyraz'ın yüzündeki ifadeyi tahmin edebildiğinden konuyu geçiştirmek istedigini belli eder bir şekilde boğazını temizledi.Ve"O bizi beklemedi" dedi ve söylediğine karşı bir tepki almamak için devam etti;
"Hadi ama, acıktım".Poyraz, Eymen'in ilk cümlesine icerlemisti.Sinirden sakaklari titriyor ve dişleri birbirine vuruyordu.Eymen'i seviyordu.Hatta Selim amcayi ne kadar sevmiyorsa, Eymen'i o kadar çok seviyordu.Bu yüzden onu bozmak istemedi.Sağ elini yumruk yaptı.Gözlerindeki nefreti görebiliyordum.Gözbebekleri yuvasından çıkmaya çalışır gibiydi.Sıktığı dişlerini güç bela acabildi;
"Siz başlayın gençler, geliyorum."
Eymen, onu üzmek istemediğini belli etmeye çalışır gibi atıldı;
"Bekletme abi, geç kalmayalım"
Nereye geç kalmayacaktık,gitmek zorunda mıydık?Üstelik hepimizin canını yakacağını bile bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALPEREST
RomanceBir kız düşünün; doğumgününü "iyi ki"lerle değil de "keşke"lerle geçiren,sükuneti alfabe edinmiş olan.Bir delikanlı düşünün; gemisi sevda limanına sadece bir kez uğrayan ve hiç ayrilmayan,cennetteki incisini bir kez bile elinden ve yüreğinden düşürm...