"Sonunda gelebildiniz beyefendi."
Changmin içeri girip sırt çantasını yere atmıştı. Ayakkabılarını çıksrıp Hyunjae'nin ona verdiği terlikleri giymişti. Hyunjae ile birlikte oturma odasına gittiklerinde Younghoon, Sangyeon ve Hyunjun'u görmüştü.
"Sonunda geldin! Doğum gününe geç kalan tek insan sensin."
"Tamam geldim işte niye abartıyorsunuz?" Changmin koltuğa oturup yayıldığında Younghoon elindeki yarısı içilmiş birayı Changmin'e uzatmıştı.
"Ayık kalmayı düşünmüyorsun herhalde?"
"Düşünmüyorum." Birayı eline alıp diktikten sonra ortama tam anlamıyla dahil olmuştu. Sıra pasta kesmeye geldiğinde Hyunjun ona dilek dilemesini söylemişti.
"Gerçekten bu yaşım için istediğim bir şey gelmiyor aklıma. Ne dileyeceğim?"
"Sadece dile. Artık on yedi yaşındasın, aklına gelen en saçma şeyi bile dileyebilirsin bu yüzden fazla düşünme."
"Peki." Changmin iç çekmişti. Mumlara eğilip gözlerini kapatmış ve dilek dilemişti. Öylesine bir şey dilemişti, hakkı boşuna gitmiş olmasın diye.
Tüm gece içmiş ve atıştırmalık yemişlerdi. Saat gece 3.30 olduğunda herkes bir köşeye kıvrılmış uyuyordu.
Changmin sesler üzerine gözlerini ovuşturarak açtığında karşısında tahmin bile edemeyeceği bir manzara ile karşılaşmıştı.
Ayağa kalkıp üzerindeki yırtık pırtık kıyafetlerindeki tozu çırpmıştı. Bir yandan etrafa bakarken diğer yandan da bunun bir şaka olabileceğini düşünmeye başlamıştı.
Kalabalık mı kalabalık bir kasabanın meydanında öylece duruyordu. Etrafta yürümeye başlamıştı ama hala girdiği şoktan çıkamamıştı.
Bir adamı durdurup adama dik dik bakmaya başladığında adamdan bir küfür yemişti. Ardından adamı tekrar durdurmuş ve konuşmaya başlamıştı.
"Benim şey... hastalığım var, unutuyorum her şeyi. Hangi yıldayız acaba?"
"Anladım. 1567'deyiz. Etrafa sor doktoru, sana gösterirler."
Adam yanından geçip gittiğinde Changmin elleriyle gözlerini ovuşturup tekrar etrafa bakmaya başlamıştı. Ardından üzerindeki bez parçalarına bakmıştı.
"Aklımı kaçıracağım! Bu gerçek mi?"
Meydan boşalmaya başladığında Changmin de diğer insanlara ayak uydurarak geri çekilmişti. Bir duvara öylesine yaslanmış, olup biteni izlemeye koyulmuştu.
Zengin giyimli adamlar, tarih kitaplarından tanıdığı kralın adamları meydandan geçerek saraya doğru gitmişlerdi. Changmin arkalarından öylece bakmıştı, onun için her şey yeniydi.
"Sarayda yine kriz var sanırım." İki gencin konuşmalarına kulak misafiri olduğunda onların yanına gitmişti Changmin.
"Ben buralarda yeniyim. Size birkaç şey sorabilir miyim?"
"Sor. Ama önce adını söyle. Ben Sunwoo bu da Juyeon."
"Ah, adım Changmin. 1567'deyiz değil mi... Şuan kral kim?"
"Kralını tanımıyor musun? Kral Choi Chankyun."
"Peki hangi aydayız, hangi gündeyiz?"
"Kasım. Kaç kasım?" Sunwoo, Juyeon'a baktığında Juyeon da ona bakmıştı. "Altı kasımdayız. Başka sorun var mı?"
"Evet, burada kalabileceğim bir yer biliyor musunuz?"
"Evsizlere yardım eden yerler var ama büyük bir beklentin olmasın. Düzgün bir yerde kalmak istiyorsan çalışmalısın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom - nyukyu
FanfictionJi Changmin yanlış bir dilek dilemenin bedeli olarak geçmişte, tarihin karanlık bir döneminde uyanmıştı.