"Sadece bir kolye. Neden her sabah size geri vermek zorundayım?"
"Çünkü benim kolyem."
"Sizin kolyenizse neden sürekli sihirli bir şekilde bana geri geliyor?"
Prens derin bir nefes almıştı. Kevin ikilinin konuşmasının arasına girdiğinde Changmin'de prensin karşısına, yere oturmuştu.
"Prensim, sizce de bazı şeyleri kabullenmenin zamanı gelmedi mi? Kolyeyi yıllardır takıyordunuz ama gerçek sahibi geldi."
"Tamam, kolye onun olsun."
"Zaten onun kolyesi."
"Hh, peki. Söyleyeceklerin bittiyse-"
"Bitmedi. Prensim lütfen biraz bekleyin." Prens, Kevin'a göz devirmiş ve beklemeye devam etmişti. Kevin ise gözlerini Changmin'e dikmiş ona bakıyordu.
"Uzak dediğin yer beş yüz yıl sonrası. Gerçekten tuhaf bir durum. Nasıl geri dönmeyi planlıyorsun?"
"B-bir dakika. Sen, nasıl?"
"Düşündüğün her şeyi görebiliyorum. Anlaşılan geri dönmek için de bir planın yok."
Prens Chanhee, en az Changmin kadsr şok olmuştu. Eliyle Changmin'i işaret ederek konuşmaya başlamıştı.
"G-gelecekten mi geliyor? Bu mümkün mü?"
"Sadece bir yanlış anlaşılma, isteyerek gelmedim. Eminim geri dönebilirim."
Prens ayağa kalkıp odanın içinde volta atmaya başlamıştı. Kevin ise sanki hergün böyle bir durumla karşılaşıyormuş gibi rahattı.
"Nasıl geri dönebilirsin senin için araştıracağım."
Changmin başını sallamıştı.
"Uh, şuan düşündüğüm her şeyi görebiliyorsun, değil mi? Her şeyi?"
"Evet, bu yüzden yanlış şeyler düşünmemeye çalış."
"Ama sen böyle dediğinde aklıma... yanlış şeyler geliyor."
Kevin, Changmin'e gülmüştü. Chanhee ikiliyi izlemeye başlamıştı, kafası çok karışmıştı. Kevin'in suratı bir anda değişip ciddileştiğinde prense bakmıştı.
"İzninizle."
Kevin gözlerini prensin üzerinden çekip odadan çıkmıştı. Kevin'ın odadan çıkmasıyla içeri Haknyeon girmişti.
"Prensim, banyonuz hazırlandı."
Chanhee yürümeye başladığında Changmin onu takip etmişti. Haknyeon önlerinden gidiyordu ve onlar yürürken Eric de Changmin'in yanında yerini almıştı.
Dördü birlikte sarayın altına inen merdivenlerden aşağı inmişlerdi. Changmin'in karanlık olmasını beklediği koridor meşalelerle aydınlatılmıştı.
İlerledikleri koridorun sonuna geldiklerdinde Haknyeon, prensin geçmesi için bir kapı açmıştı. Önce prens ardından da üç askeri içeri girmişlerdi.
İçerisi o kadar sıcaktı ki ilk başta Changmin nefes bile alamamıştı. Tüm oda sanki yangın çıkmışcasına buharlıydı.
Haknyeon prens ile ilgilenirken, Eric, Changmin'in kolunu tutup onu çekmişti. Changmin bir yandan Eric'in söylediklerine kafa sallarken bir yandan da meşaleler ve mumlarla aydınlatılmış odayı inceliyordu.
"Anladın mı beni? Changmin?"
"Efendim? Ne dedin duymadım?"
"Tekrar anlatamam, git kendin öğren."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kingdom - nyukyu
FanfictionJi Changmin yanlış bir dilek dilemenin bedeli olarak geçmişte, tarihin karanlık bir döneminde uyanmıştı.