Trust Me

514 44 39
                                    

"bir ip koptuğunda yeniden bağlanabilir ama eskisi gibi çekmez"

Küçüklüğümden beri baskı altında büyüyen bir çocuk olmuştum.Benim düşüncelerim kimsenin umrunda bile değildi.Kontrol edilen bir robot gibiydim ailemin gözünde.

Onlar için önemli olan ders notlarımın yüksekliği, yaptığım bakım kremleri ve insanların karşısında omuzları dik, başı yukarda, ifadesiz bir yüz...

Oysaki hasta olduğumda hep "işlerimiz var" veya "senin şımarıklıklarınla uğraşacak zamanımız yok" gibi Şeyler söyleyip akşama kadar gelmezlerdi.

Ne kadar üzüldüğümü , o gün bütün gün yatakta oturup acaba 'bende bir sorunmu var? Beni neden sevmiyorlar?' Diye düşündüğümü hatırlıyorumda....

Çok Aptalmışım.

Okul zamanlarımda ise lisenin nasıl bir ortam olduğunu bilmediğim için çok gerilmiştim.Rose ile tanışana kadar...hepsini ayrı ayrı çok sevmeme rağmen rose'de benim gibi pek girişken değildi. Sadece o benden farklı olarak fazla ürkekti. Tanıştıktan sonra bana bir arkadaşının daha burada olduğunu söylemiş jisoo ile tanıştırmıştı. Jisoo ise tam bir anneydi. Bizim için...

Başlarda yeni zelanda'dan geldiğim için, zengin ve soyadlarıyla tirtir titretebilen bir aileye sahip olmakla birlikte birazda utangaç olduğum için üzerime çok fazla gelinmişti. Jisoo'nun beni nasıl savunduğunu hatırlıyorumda gerçekten ona çok şey borçluydum.

Aslında Kendimi savunmasını bilen ve her ne kadar belli etmesemde çabuk sinirlenebilen bir kişiliğe sahip olmama rağmen liseye ilk geçtiğim zamanlar gerçekten duygusal bür dönemden geçiyordum ve herşey benim için çok zordu.

O kadar kırıldıktan ve üzüldükten sonra hayatıma sevgili ihtimalini geçtim, bizimkiler dışında arkadaş bile edinmiyordum. Güvenmekten yorulmuştum artık ve gerçekten insanlara bu şansı vermeyi bile düşünmüyordum.

Şimdi ise kafam gerçekten çok karışıktı. Ne yapıcağımı ne cevap vericeğimi bile bilmeden çıkmıştım o odadan. Tahmin etmişti. Gidiceğimi tahmin etmişti çünkü beni iyi tanıdığını söylüyordu ve en bilindik özelliklerimden biri ise sıkıştığım, daraldığım veya zorlandığım zaman kaçma gibi bir huyum vardı.

Ama birşey dememişti. Sanırım beni zorlamak istemiyordu.Zaten yapıcak birşeyimde yoktu.Ona karşı birşey hissetmiyordum sadece yakışıklı olduğu için etkileniyordum.

O kadar...

Merdivenlerden gelen adım sesleriyle oturduğum koltukta dikleşmiş, öylece salona girişini izlemiştim. Beni görür görmez gülümsemiş eliyle mutfağı işaret etmişti.

Yavaş adımlarla mutfağa girerken gerçekten bu evin dekorasyonunu çok sevdiğimi fark ettim.siyah beyaz her zaman benim rengim olmuştu ve evin birçok odasıyla mutfağın siyah beyaz ile dekore edilmesi hoşuma gitmişti.

"aç mısın?"

Arkamdan gelen sesle düşüncelerimden uzaklaşarak bakışlarımı koyu renkli irislere çevirdim.

Kafamı olumlu anlamda salladığımda gülümsemiş, ocağın başına geçmişti.Buzdolabından aldığı sebzeleri doğramaya başladığında elimi yüzüme yaslamış onu izliyordum.

Beni gerçekten neden seviyordu?

Yada gerçekten seviyor muydu?

Yalan söylemesi için hiçbir sebep yoktu. Normalde olsa param için diyebilirdim ama şuan hem tek kuruş param olmadığını biliyor hemde hiç paraya ihtiyacı var gibi durmuyordu. Aksine evine ve tarzına bakılırsa bizden bile zengin olabilirdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

singularity/TAENNİE/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin