Ψ 3 Ways Ψ

734 134 141
                                    

«3 Yol»

Rhea kollarını kendine sarmış, huzursuz gözlerle balkondan dışarıya bakıyordu.

Yooniros ona arkasından sarıldığında içine tatlı bir sıcaklık yayılsa da hâlâ gergindi.

"Onlar için endişeleniyorum." dedi iç geçirerek. "Jungreas ve diğerlerine bir şey olursa ne yaparım bilmiyorum."

"Ben de endişeliyim. Ama Nemesis'e güveniyorum." dedi Yooniros çenesini onun omzuna yaslayarak. "Yıllardır Eris'e karşı biriktirdiği öfkesi, bir yanardağ gibi patlayacak. Eris bunca zaman onun yokluğunda sefa sürdü ve o geldikten sonra bile hainlikler yapmaya devam etti. Canlı veya cansız, Nemesis onun sonunu getirecek. Bunu hissedebiliyorum."

"Umarım." dedi Reha başını onunkine yaslayarak. "En azından sen burada olduğun için bir nebze içim rahat. Tek başıma kalsaydım endişelenmekten aklımı kaçırırdım."

Yooniros onun yanağına bir öpücük kondurdu ve kollarını sevdiği kadının bedenine daha sıkı sardı. "Her şey düzelecek."

◆◆◆


Belirsizliğin ürkütücülüğünü ve sessizliğin çığlıklarını barındıran derin, beyaz sis; yeni misafirlerini ağırlarken onlara yapacağı sürprizler için tetikteydi.

Naiya annesinin elini sıkıca kavramıştı, kararlı bakışlarla ve dik duruşuyla dümdüz ilerliyordu. O sırada arkasından gelen tanıdık bir ses duydu.

"Naiya..."

Bu Jinhetit'in sesiydi.

"Bana yalan söyledin, Naiya... Bunca zaman, beni kandırdın."

Naiya hüzünle ona doğru dönmeye yeltendi.

"H-hayır... Jinhetit-"

"Gerçek değil!" dedi Nemesis kızının elini sıkarak. "Sesini duyduğun kişi burada değil."

Naiya titrek bir nefes alıp vererek başını salladı ve yürümeye devam etti.

Joonzeus fısıltılar duyuyordu. Sanki biri kulaklarından içeriye sızmış ve kafasını patlatmak istiyor gibiydi. Fısıltılar o kadar şiddetli ve sıktı ki,  ne söyledikleri bile anlaşılmıyordu. İstemsizce Luna'nın elini bırakıp ellerini başına götürdü, başına feci bir ağrı saplanmıştı. Nefesleri düzensizleşirken, yüzünde hissettiği ellerle hafiften irkildi.

Luna Joonzeus'u kendine getirmek amacıyla -tek amaç bu olmayabilirdi de tabii- dudaklarını onunkilerle birleştirdi. Joonzeus'un hissettiği kötücül ağrı ve fısıltılar bir anda kesilmişti. Gözleri hayret içinde açık kalmış, şu an olan şeyin gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.

Luna dudaklarını Joonzeus'un dolgun ve biçimli dudaklarından çektiğinde, gözlerinin derinliklerine baktı. Joonzeus yutkundu, gögüs kafesine işkence eden kalbine hâkim olamıyordu. Yine o duyguyu hissetmişti, sanki ay ruhunu görüyordu.

Luna ona hafifçe tebessüm ettikten sonra tekrar ellerini birbirine kenetledi ve yürümeye devam etti. Joonzeus afallamış bir halde, nereye adım attığını bilmeden Luna'nın kendisini yönlendirmesine izin verdi. 



Jimtet kısık gözlerle sisin derinliklerine bakarken, uzaktan gelen çığlık sesleri duydu. Bu sesler Nefertari'nin ve Jinhetit'in bağırışlarına benziyordu. Jimtet başını sağa sola sallayarak kendi kendine bunun gerçek olmadığını söyledi.

Medusa'nın eli bir anlığına onunkinden ayrılır gibi olduğunda Jimtet telaşla ona baktı. Medusa başını yan tarafa çevirmişti ve vücudu da oraya yönelmişti, bir şey duduyor olmalıydı.

• Gods, Wars and Hearts Π BTS •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin