Herkesten, herşeyden uzağım artık. Kendi hayatım, hayallerim, umutlarım. Kendi ayaklarımın üstündeyim, artık kimseye muhtaç değilim.
.............
Ben Alya Aktaş ,17 yaşındayım. Liseyi bitirmeme son iki yıl kala ailemle bir karar alıp, babamın müdürle kavga ettiği okuldan ayrıldım ve kendi isteğimle bugün ilk günüm olan okuluma başlayacağım. Yine sabahın erken saatlerinde, alarm eşliğinde yüzümü yakıp kavuran güneş ışığıyla başladım günüme. Bugün okulun ilk günü olduğundan mı bilmiyorum ama sabah stresimle uyandım. Kendime gelebilmek için soğuk bir duş alıp, siyah pantolonumu ve kırmızı kazağımı geçirdim üzerime. Saçımı kurulayıp sıkı bir atkuyruğu yaptıktan sonra kahvaltı masasının hazır olduğunu burnuma gelen nefis simit kokusuyla anladım. Kapıyı açtığım anda babamla burun buruna gelmem bir oldu. ''Kızım öyle kırılır mı o kapı tekme atacaktın'' diyen babama baktığımda beni korkuttuğunu umursamayıp kahkahalarla güldüğü için dik dik bakıyordum.''Baba sen de ne yapıyorsun kapının dibinde '' dedim ters ters.Sonunda gülmesi yatıştığında cevap bekleyen garip bir bakış attım. ''Alyacığım seni korkutmaya gelmedim,annen kahvaltıyı hazırlamış o yüzden seni çağırmak için gelmiştim ama sende kapıya okadar sert davranıp aniden açınca...''Neyse baba zaten çok acıktım bir de burda saçma bir konu için oylanmayalım gel hadi'' dedikten sonra babama benim yüzümden incinmesin diye göz kırpıp hafifçe sırıttım.
Bu aralar gerçekten çok garip şeyler oluyordu bana. Sanki bambaşka biri oluyordum.Annem ve babamla benim bu triplerim yüzünden kavga etme sayımız katbekat artmıştı gerçekten. Bu düşüncelerle mutfağa doğru yürürken annemin bütün mahalleyi inleten ''Günaydın Alyaaa!'' deyişinden tüm bu düşüncelerim havada balon olup patlamıştı.Sesle irkildiğim sırada babamın ''Edacığım zaten kız benim yüzümden korktu bir de senin bu her sabah yaptığın şeye bak'' dedi yalandan.Yalandan olduğunu biliyorum çünkü onlar hep böyleydi.Benim haklı çıkmadığım zaman annemin bağırışından çok daha yüksen sesle bağırıp çağırmalarımı çok iyi biliyorlardı ve bunun olmaması için de direniyorlardı.Bir kaç dakka anneme anlamsızca baktığımda annemin'' Kızım bana dik dik bakmayı birakıp kahvaltı yapmaya ne dersin?'' diye sorduğunda bu teklifi başımla onaylayıp kendime bir kupa çay koydum ve kahvaltıya oturdum.Kahvaltı bitene kadar kimseden çıt çıkmadı taa ki ilk defa bineceğim okul servisinin korna sesini duyana kadar.Aniden kalkıp odamdan akşamdan hazırladığım çantamı,cüzdanımı ve telefonumu almam bir oldu.Masa başında kahvaltılarını bitirmiş ama hala çay bitene kadar orada oturup sohbet eden anneme ve babama küçük birer öpücük kondurdum. Hızlıca kapıyı açıp kapatacaktım ki annemin '' Alya bugün yağmur yağabilirmiş botlarını ve siyah yağmurluğunu giymeyi sakın unutma annem'' diye söylediği emri cevapsız bıraktım ama botumu ve yağmurluğumu giymiştim çoktan. Kapıyı sertçe kapattıktan sonra çarpan kapı sesiyle evin içerisinden benim duyacağım şekilde ''Yavaşşş!'' demeleri bir oldu. Hızlı adımlarla apartmanın çıkış kapısına doğru ilerlediğimde kapının aşağısındaki delikten rüzgar aracılığıyla mı yoksa biri tarafından mı atıldığını bilmediğim bir zarf geldi. Merak içinde zarfı açacakken ısrarla çalan korna sesiyle kendime geldim. Koşar adımlarla servise doğru ilerlerken bir yandan da aldığı zarfı çantama sıkıştırmaya çalışıyordum. Okul servisine bindiğimde herkesin yüzünde okulun başlamasıyla birlikte uyku mahmurluğuyla gözünü açıp kapatanlar, üç aydır içinde dedikodu saklayan arkadaşların birbirine heyecanla dedikodu anlatanlar ve sanırım benim gibi bu yıl yeni gelenler yalnız başına kulaklık takıp müzik dinleyenler...Kendimi insanlara alıştırmakla ilk önce servis şoförüyle başladım. ''Günaydın!'' dedim heyecanla ''Günaydın!!'' dedi karşımdaki ses ciddi bir tavırla.Benim bir yada iki daka geç kalmam yüzünden böyle yapan şoföre tepki vermeden arkaya doğru ilerledim.Gözümle boş bir koltuk ararken tanımadığım bir ses duydum'' Burası boşş'' nerden gediğini anlamadığı sesi başımı dödürerek ararken bu kez ''ben söyledim'' dedi.Bu kez sesin sahibini bulduğumda içimdeki utangaçlık duygusunu kaybettiğimi hissettim.Heyecenla beni çağıran çocuğun yanına oturduğumda kendimden bile beklenmeyecek sevimlilikle ''Teşekkür ederim'' dedim. Ses yok.'' Pardon'' dedim tekrardan.Yüzünü yavaşça döndü ve kaba bir sesle '' Ne var?'' dedi anlam vermediğim bir şekilde.''Teşekkür ettim'' dedim ben de meydan okurcasına.''Tamam oturdun işte sus artık'' diyince oturdğum yerden kalktım bir hışımla.Ön sıralara doğru ilerledim ve sonunda iyi anlaşabileceğim bir kızın yanına oturdum.Bu seferki yanına oturduğum kişi onun kadar asi ve mutsuz değildi.Bana sevecen bir bakış attıktan sonra ''Merhaba'' dedi bende onun dediğini tekrarladım.''merhaba''. Sonra tanışmak istercesine ''Ben Duru'' dedi. Bende tanışmak istediğim için '' Ben de Alya '' dedim. Bu kez soru sorma sırası bana geçmiş gibi hissettim ve ekledim'' Sen de mi ilerideki liseye gidiyorsun'' dedim sanki bilirmiş gibi sanki içinde olduğumuz servisin tek bir okula gittiğini bilmiyormuş gibi.'' Evet '' dedi '' Nerenden biliyorsun?'' diye sordu gülerek. Ben de sanki başıma buyrukmuş gibi ve sanki tahmin gücü çok muhteşem ötesi biriymiş gibi '' EHH!! tahmin ettim, ne dersin iyi arakadaş olur muyuz sence '' diye de ekledim kahkaha atarak ve bu kahkaha sesi yüzünden şoför dahil bütün bakışların üstümde olduğunu bilerek.O sırada tam cevap verecekken sabah tribini yediğim şoför aynı ses tonuyla ''GELDİK!!!'' dedi. Hepimiz sırayla inerken sabah yanına oturduğum ve öfkeyle yanından kalktığım çocuğun önümden geçip giderken bana hafifçe güldüğünü gördüm. Ve ben de sadece omuz silkerken Duruyla birlikte onun önünen geçip gittik.