İnsanlar her şeyi mahveder o yüzden gizli yaşa...
Hala denize bakıp düşünüyordum .Dalga sesi düşüncelerimle karışıp ortaya garip bir şey çıkarıyordu. Aklım almıyor gerçekten. Ya neden ben ya neden? Sevdiklerimden neden başkası değil de ben vazgeçmek zorundayım .İlk defa birine aşık oldum ve üstelik bu kadar kısa sürede. Sağ tarafımda oturan, benimle aynı düşüncelere dalıp gitmiş olduğunu gördüğüm Ayaz'a baktım. Gerçekten ikimizde nereye gideceğiz ne yapacağız kime ne diyeceğimizi bilmiyorduk. Kendimi bir labirentin ortasında gibi hissediyordum .Hissiz, kimsesiz biri gibi...
Güzelim, iyi misin? dedi Ayaz hırıltılı bir şekilde. Düşüncelerim doğrultusunda cevap vermiştim ben de ''Bilmiyorum''. Gerçekten de öyle. Ne yapacağımı, iyi olup olmadığımı bilmiyorum...
Doğru olup olmadığını,kimden gelip geldiğini bilmediğim bir mektup için bu kadar etkilenmem şaşırtıcıydı, gerek yoktu. Benim hayatıma karışıp beni bunaltmak isteyen insan bile diyemeyeceğim insanlarla uğraşmak zorunda değildim.Benim hayatım benim kararım.Kime ne?
Cebimdeki telefona elimi attım ve saate bakmak için çıkardım. 18.25 'di saat.Annemle Ayaz'ın konuşmalarındaki annemin benim sahile gelmemdeki şartı hatırladığım anda endişeye kapılmıştım.Sonuçta annemdi,tanıyordum.Eğer birine verdiği saatte orda olmazsa kıyameti koparacak kadar öfkeleniyordu.Ben telefonumu çıkarıp saate baktığımda Ayaz'ın da göz ucuyla saate baktığını ardından da benim aksime rahat bir tavırla bana baktığını gördüm.Rahat olması sinirimi bozuyordu çünkü ben endişeliydim.
''Ayaz!!'' dedim heyecanla ''Annem'' diye endişeyle de ekleyip hızlıca ayağa kalktım.Elimdeki zarf hala duruyordu sımsıkı. Hızlı adımlarla arkamda gülerek koşturan Ayaz'a bakmadan.Hala neden bu kadar rahat olduğunu üstelik bir de arkamdan kahkaha atarak geldiğini anlamış değildim.Bir kaç hızlı adımdan sonra dayanamayıp nefes nefese kalan Ayaz'a baktım.Tipsiz.Hala gülüyordu ya! ''Ayaz iyi misin ya! Neden gülüyorsun.Bak eğer daha fazla burada oyalanırsak annem beni kellemi alır'' deyip baş parmağımı boğazımda yan bir şekilde gezdirerek bağazımı kesiyormuş gibi yaparak cümlemi destekledim.
''Biliyor musun kızarken çok tatlı oluyorsun ya'' dedi gözlerimin içine bakarak. Sinirlenmiştim.Bir tane dirsek geçirdikten sonra imalı imalı ''Ayaaaz!'' dedim .''Bak biraz daha hızlanmazsak ben seni bırakıp taksiyle gideceğim!!'' dedim kesinlikle yapmayacağım bir sey için.Çünkü taksiler yani.Güvenemiyorum içeridekine.
''Güzelim az bir sakin ol ya! Sanki en fazla ne yapabilir annen?'' dediğinde hazırcevapçıydım.''Kellemi uçurur dedim ya!'' olamayacak kadar ciddiydim.Bu sefer gülmeyi bayağı abartmıştı Ayaz. Gerçekten artık katlanamayıp kolundan tuttum ve arabaya doğru koşarak peşimden sürükledim onu.Arabadaki zorla bindirdim Ayaz'ı.Zorla çünkü hala gülüyordu ya.Ben de sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa bindiğimde ''Ayla!'' dedi bütün ciddiyetiyle.Cevap vermedim ama söylemesini beklediğim şeyi söyleyene kadar yüzüne baktım.''Bugün altı mart biliyorsun değil mi?'' dediğinde unutuğum bir şey olduğunu anlayıp düşünmeye başladım.''Doğum günün Ayla doğum günün!'' dediğinde gerçekten şaşkına dömüştüm.Evet doğum günümdü ve bunu ben değil o biliyordu.Ama nasıl? '' Sen nerden biliyorsun ki? umutlu gözlerle Ayaz'a bakıyordum bir şey söylemesi için. ''Eee sen beni ne sandın ya!'' dedi gülerek.''Doğum günün kutlu olsun o zaman'' deyip beklemediğim bir şey yaptı.Dudakları onu dudaklarının üzerinde hissediyordum.Bundan öncekinin aksine kendimi geri çekmedim.
Bir kaç dakika sonra kendimi yavaşça ondan ayırdım.O de kendini benden. Yalpalayarak konuşmaya başladım.''E-e gidelim mi artık?'' dedikten sonra cevap verdi ''Olur nereye gidelim?'' dediğinde hafifçe güldüm ''Eve gidelim Ayaz!,annem bekliyor.'' kafasını iki yana salladı.'' Belki de evde beklemiyorlardır.''
''Nasıl yani?'' dedim ben de meraklı bakışlar atarak.