'Gözün gözüme değseydi eğer; gökler yarılırdı, okyanuslar taşardı, kıyamet kopardı ama ben yine sana yanardım.'
Yavaş yavaş uyanıyordum. Kasvetli bir sabaha gözlerimi açmıştım. Yatağım pencerenin karşısında olduğu için gökyüzünü net bir şekilde görebiliyordum. Bulutlar güneşi kıskanırcasına onun önüne geçiyordu. Fakat benim için hava hoştu güneşli havalardan pek hoşlanmıyordum. Kalkıp evin içinde yürüyerek kendime gelmeye çalıştım. Evim, üç odalı küçük bir evdi. Eşyalı bir halde kiralamama rağmen, eşyalar sanki benim zevkime göre döşenmişti. Pencereleri normal evlere göre biraz büyüktü. Gökyüzünü izlemeyi seviyordum. Beni rahatlatıyordu.
Telefonuma baktım bugün çarşambaydı. Psikoloğa gitmem gerekiyordu ve seansa birkaç saat kalmıştı. Kalkıp hazırlanmaya başladım. Bir şeyler atıştırdım üstümü de giyindikten sonra evden çıkmaya hazırdım. Aynanın karşısına geçtim uzun kahverengi saçlarım, soluk tenim ve saçlarımla neredeyse aynı renk gözlerim işte bu bendim. Bu havalarda yürümeye bayılıyordum. Yaşadığım yer, küçüktü fakat sokaklarında, dökülen sonbahar yapraklarına basa basa yürümek çok huzurluydu. Caddede oyalana oyalana, bazen küçük dükkanlara gire gire ilerliyordum.
Sonunda binaya geldim. Asansör bozuktu ben de merdivenleri ikişer ikişer çıkarak doktorumun kapısına geldim. Yavaşça kapıyı tıklatarak içeri girdim. Her şey her zamanki gibiydi. Seansı yapacağımız odadaki kırmızı koltuk her zaman bir film sahnesindeymişim gibi hissettiriyordu. Belki beş belki on dakika bekledikten sonra Alia'yı gördüm. Kendisine hanım ya da doktor dememden pek hoşlanmazdı. Aramızda arkadaşlığa benzer bir ilişki kurmaya çalışıyordu. İçeri geçmemizi söyledi.
Koltuğa yerleştim o da masasına oturdu. Önce nasıl olduğumu sorarak kendinden emin hareketlerle seansa başlıyordu.
- 'Anlatmaya başlayabilirsin Hera. Neler yaşadığını, nasıl hissettiğini.'
Fakat söze nerden başlayacağımı bilemiyordum. Lafı, yaklaşık bir hafta önce tanıştığım -gerçi pek tanışmak da denemezdi.- yabancıdan açmamak için kendimi zor tutuyordum. Kendimi frenlemeli önce kendimle alakalı bir şeyler anlatmalıydım. Kabuslarımdan söze girdim.
- 'Beni gerçekten çok korkutan ve rahatsız eden kabuslar görmeye başladım. Hepsinde tek başıma, bir şeylerle mücadele ediyorum. Genelde boğulmayla bitiyor bu kabuslarım. Koyu mavilerin ortasında küçücük bir nokta gibi hissediyorum kendimi. O an her şey anlamını yitiriyor. Her uyandığımda kabus olduğu için rahatlıyorum. Garip hissediyorum.'
- 'Kabuslarını ruh haline bağlıyorum Hera. Yalnızsın, pek arkadaşın yok ve ruh halinin çok iç açıcı olduğu söylenemez. Biliyorum bana anlatıyorsun ve ben de seve seve seni dinliyorum fakat aklında bir yerlerde hep aramızdaki hasta doktor ilişkisini hatırlıyorsun. Her insanın hayatında böyle karamsar dönemleri olur, hayattan zevk almazlar, günlük yapılması gereken ufak işleri bile zorlanarak yaparlar. Ama bu dönemi aşmaya hazır hissettiklerinde yanlarında hep birileri olur. Kabuslarında tek başına mücadele vermeni de buna bağlıyorum.'
- 'Haklı olabilirsin Alia.'
- 'Peki sana dediğim gibi kabuslarının geçtiği yerlere gittin mi?'
Evet şimdi sahilde gördüğüm yabancıdan bahsetmenin tam zamanıydı.
- 'Ş-şey aslında geçen gece boğulduğum bir kabus görmüştüm ve senin tavsiyene uyarak sahile gittim.'
- 'Güzel, peki ne hissettin?'
- ' Aslında buna pek yoğunlaşamadım Alia, orada başka biri vardı ve aklım, aklım sadece onun hakkında düşünmeye başladı.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arveza
RomansaKıyıdaydın Zee, sıcaklığını hissedebileceğim kadar yakınımdaydın. Fakat beni görmüyordun gözlerini denize dikmiştin. Sanki ruhun, ruhun bir savaştaydı Zee.