Dokunamadığım.. Göremediğim.. Dindiremediğim bir acı taşıyor yüreğim. Biraz yalnızlık, biraz hüzün, biraz çaresizlik…Adım sevil adımın hakını veriyorum adımın analamıda sevilmek istenen ama hep sevilmeyen ben oluyorum 18 yaşıma girmeme 15 gün kaldı uzun siyah kıvırcık saçlı ela gözlü uzun boylu orta kilolu biriyim.
İnsanlar büyüdükçe hayat acımasızlaşıyor.
küçükken Büyümek isterdim, şimdi ise ölmek istemiyorum!
Hayatıma bakıyorum,çevremdeki insanlar bakıyorum,ben Neden yaşıyorum diyorum kendime kimse beni Sevmiyor,
Kimse bana değer vermiyor annem babam Bile, benden nefret ediyor!.
Ben doğar doğmaz beni yetimhaneye vermişler.
anlayamıyorum beni neden istemedilerki bir bebeği kim istemezki, daha hayatın nekada acımazız, bir yer olduğundan haberi olmayan, hiç bir zararı olmayan masum el kadar bir bebek kime ne zararı olmuş olabilir ki, ona nasıl kıyılır aklım almıyor.Belki beni bırakamak zorunda kalmışlardır diyip,kendimi kandırıyorum Annem ve babamı kötü insanlar olduklarını düşünmek istemediğimden de olabilir bu düşünce,
15 gün sora 18 yaşıma girdiğim için,yetimhaneden gitmek zorundayım.
kimsem yok nereye gideceğimi,ne yapacağımı bilmiyorum,ama burdan çıktıktan sonra ilk işim annem ve babamı bulup neden beni istemediniz,neden beni her gece ağlatınız bana çocukluğumu yaşatırmadınız benim çocukluğum neden annem ve babam beni neden istememişler diye düşünerek geçti, her anne ve babası yanında olan çocuklara bakıp, hayal kurmakla geçti bende yaşıtlarım gibi oyun oynamak tek derdimin yapmadığım ödevlerin olmasını istedim,ama siz benim hayatımı mahvettiniz beni istemiyordunuz madem niye getirip acı çektirdiniz ben bunları hakedecek ne yaptım!?
ben sizden nefret ediyorum demek ve her gece ağlayarak yazdığım mektupları verip bir daha onlarla asla! konuşmayacağım gideceğim onlardan olabildikçe uzağa.
Artık istemsice gözlerim kapanıyor, saat 3'e geliyor ama uyumak istemiyorum tek kimsenin bana karışmadığı özgürce ağlaya bildiğim zaman gece oluyor gizlice yorganımın altında elfeneri ile annem ile babama söylemek istediğim ama söyleyemediğim ne varsa,bir yandan yazıp biryandan ağlıyorum taki uykuya dalana kadar.
Hep rüyamda annem ve babamı nasıl, biri olduklarını hayal ediyorum.Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu
yediye çok az kalmıştı yedide aşağıda olmamız gerekiyor yoksa görevliler çok kızar hata,kızmaklada kalmazlardı.
hemen Azra ve sudeyi uyandırmam gerekiyor,Azra ve Sudeye seslendim kalkın kızlar hadi sabah oldu dedim Azra korkuyla kalkıp yediyi geçtimi yoksa dedi
Gözlerine baktığımda o korku herşeyi anlatıyordu, bunu yaşamasının tek suçlusuda bize can verip sonrada, sanki bedelini ödetirmiş gibi dünyayı zehir deden anne ve babamızdan başka biri değildi.
Hayır ama çok az vaktimiz var.
Azra oh çekip yataktan kaktıp yatağını düzeltmeye başladı sude hadi sende, yatağımı topladıktan sonra, okulun üniformasını giydim aynı şekilde Azra ve sudede sonra birlikte lavaboya gitik.Tuvaletlerden birinde bir ağlama sesi geliyordu. çok kısık bir şekilde tek tek tuvaletlerin kapılarına vurarak hangisinden geldiğini anlamaya çalıştım bira kaç tanesine vurdum iki tanesi boştu diğerleride ağlayan kişi değildi son iki tane kaldı onlara doğru giderek kapıya vurdum,kimse doşu dedi ağlıyarak bir ses, ses çok tanıdıktı ama tam çıkaramıyordum, bidaha kapıya vurarak iyimisin yardıma ihtiyacın varmı?
Bir yandan burnunu çekere yok defol başımdan nerdeyse bu sesin Defne'nin sesi olduğuna emindim kesin o ama neden ağlıordu ki gerçi bu durumda olupta ağlamayan mı vardı, insanın durduk yere ağlayası hayata isyan edesi niye bendemesi geliyor , artık bu kadar acıyı taşıyamıyoruz bünyemiz kaldıramıyor
Azra ve Sude bana seslendiğinde gitmek zorun da kaldımı,ne kadar yanlız bırakmak istemesemde gitim yol boyunca Defneyi düşünmeden edemedim birlikte yemakhaneye gitik, sıraya geçtik önümüzde nerdeyse yermi, yermi beş kişi vardı en az yarım saat beklemek zorundaydık yaklaşık on dakika ğeçtikten sonra Defneyi merdivenlerden inerken gördüm
Gözünün altındaki şişkinlik saçının dağanık hali ve yüzünün kırmızılaşmış olduğu tahminimin doğru olduğunu kanıtlıyordu,
Yemek sırasına girmeden gidip aradaşkarının olduğu masaya oturdu
Sanki hiç ağlamamış, içi yanmıyor üzgün değilmiş gibi gülümsüyordu aslında en zoruda buydu üzgün olduğun halde gülümsemek...Birden Azra beni dürterek hadi sıra sende dedi, o kadar dalmıştım ki sıranın bana geldiğinden bile haberim olmamıştı kabımı uzatım kadın doldurduktan sonra azra ve sude'ninde doldurmasını bekkedim köşede sonra birlikte bir boş masa bulmaya çalışırken birden bir tabağın yere düştüğü'ünün sesiyle herkes, aniden konuşmayı kesti ortamı seslilik kapladı.
Bu beni çok tedirgin eti arkama dönüp tabağı kim düşürmüş diye baktığımda küçük bir erkek çocuğuydu yaşı en fazla 6' yada 7'di birden bir görevli gelip sesizliği bozdu, bağırıp çağımaya başladı çocuk ağlamaya başladı eleri titriyordu ve çok korktuğu halinden beliydi görevli sana yemek yok ve buraları temizleyip ceza odasına gidiyorsun hemen!
Küçücük eleriyle toplamaya çalışıyordu yerdeki pirinçleri biyandanda ağlıyordu ceza odasında yeyeceği dayaktan hiç bahsetmiyorum bile, hemen yemeğimi bi masaya bırakıp yanına gidip yardım etim toplayıp elini tutum gözlerinden yaşlar akıyordu ne olursun ağlama diyip göz yaşlarını sildim, ben senin yanındayım bak geçti başını olumlu yanda salayıp, ağlamamaya çalıştı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayata Bide Benim Tarafımdan Bak
Mistério / Suspenseİnsan büyüdükçe hayat acımasızlaşıyor küçükken Büyümek isterdim şimdi ise ölmek istemiyorum Hayatıma çevremdeki insanlara bakıyorum ben Neden yaşıyorum diyorum kendime kimse beni Sevmiyor kimse bana değer vermiyor annem babam Bile...