Yalnız Kurt

2 0 0
                                    

Cedric'in ölümü ve Astrid'in ortadan kaybolması üzerine tamamen bu diyarda yalnız kalmış olan Lucifer, Cedric'in bedeni ile birlikte yola koyuldu. 

Artık sadece ailesinin değil Cedric'in de intikamını alması gerekiyordu. Ona o kadar yardım etmiş birinin ölümünü hazmedemiyordu bir türlü. Astrid nasıl yapardı böyle bir şeyi. Onlarla dost ve başından bu kadar şey geçmişken nasıl yapardı? Bütün bu yaşadıklarının bir rüya olmasını diledi bütün içtenliğiyle. Ağlamaya başladı. Keşke sıcacık yatağından bir daha kalksa ve ailesiyle kahvaltısını etseydi.

Bütün bunları düşünürken bir yandan da yürümeye devam ediyordu. Ay hâlâ kırmızıydı. Sanki dertlerini anlıyormuş gibi bakıyordu Ay Lucifer'a. Sanki onu teselli etmeye çalışan bir ağabey gibi. 

Ormanın ortasında bir kulübe buldu. Yağmur yağmaya başlamıştı. İçeri girmenin akıllıca olduğu kararını veren Lucifer kapıyı tıkladı. Açan olmadı. Kapının zaten açık olduğunu fark eden Lucifer içeri girdi. Cedric'in bedenini koltuğa yatırdı. Son bir kez baktı "arkadaşına". Hayatında ona gerçekten arkadaşlık eden tek kişiyi kaybetmişti. Göz yaşlarını tutamadı. O gece de uyuyamadı Lucifer. Yağmur sesleri camlara usulca çarpıp ses çıkartıyordu. Sanki bulutlarda Lucifer ile birlikte ağlıyordu.

Saatler böyle geçti. Sonunda sabah olmuştu. Yorucu bir gece bitmiş, yağmur dinmişti. Kulübede bulduğu bir küreği eline geçirerek Cedric'in bedenini dışarı gömdü. Ona dualar ettikten sonra elini mezara doğrultarak "Rose magicae." diye fısıldadı. Mezarda pembe güller ortaya çıkıverdi.

Toparlandı ve dağa doğru yola çıktı. Uzun bir yol vardı önünde. Kafası çok dağınıktı Lucifer'ın. Önüne ayı çıksa tepki veremez durumdaydı. Hava kapalıydı. Her an yeniden yağmur çitelemeye başlayabilirdi. 

Lucifer "Dağ yolu şurası." 

Dağ yoluna girdi. Burada, dağın eteklerinde bir kasaba vardı. Dağa tırmanmak için kasabadan geçmesi gerektiği anlamına geldi. Tek sorun şuydu ki, bu kasaba bir Kraliyete bağlıydı. Yani asker dolu bir kasabadan geçmesi gerekliydi. Cedric'in yaptığı görünmezlik büyüsünü hatırlamaya çalıştı. Neydi acaba? Crela? Cerelium? Celare! Evet hatırlamıştı sonunda.

"Celare!"

Bir anda görünmez oldu ve kasabaya ilk adımını attı. Kasabanın dağ yoluna bağlanan sokağını bulmaya çalıştı. Kasaba denemezdi hatta. Şehir demek daha doğru olurdu. Sokaklarda Askerler geziyordu. Asayişi sağlayamamak gibi bir sorunları yoktu demek. Umarım İmparatoriçe Delilah'ın gazabına uğramazlar diye içinden düşündü.

Sonunda dağ yolunu buldu ve tırmanmaya başladı. Yürüdükçe karlı alana yaklaşıyordu. Yükseklere çıktıkça havası azalıyordu. 

Bir anda ayağının altından bir kar kütlesi kaydı. Zar zor yerden çıkmış olan bir dala tutundu. Kendisini yukarı çekip yola devam ettiği sırada kar daha sert yağmaya başladı. Hava iyice kararmıştı. Sanki geceydi. Bulutların arasında kırmızı şimşekler çakıyordu. Lucifer'ın amacı tepeye çıkmak değildi. Dağın bir kenarı Kraliyet Kulesine bakıyordu. Oradan saldırıp İmparatoriçeyi öldürecekti.

Artık İmparatorluk görünmeye başlamıştı. Tam saldırıya hazırlandığı sıra bütün gökyüzü kıpkırmızı oldu. Bulutlar çekildi ve sabahın yerini gece almıştı. Ay normalde olduğundan daha da kırmızıydı. Lucifer Aya baktığında kafasının içinde bir ses "Lataet, Lataet, Lataet..." diyordu. Fısıldayarak konuşan bu ses Lucifer Aya bakmayı kesince gitti.

İmparatorluk askerlerinin hava olaylarından korktuğu apaçık ortadaydı. Heryerde koşuşturuyorlardı. Lucifer intikamını alacaktı. "LATAET!"

Bu kelimeyi öylesine bağırmıştı ki, diyarın sallandığı söylenebilirdi. Kırmızı Aydan bir dalga çıktı. Bu basınç dalgası İmparatorluk duvarlarına çarparak her yeri paramparça etti. Kraliyet odasının olduğu kule yıkıldı. Hücrelerinden kurtulan tutsakların sevinç çığlıkları vardı şimdi. Aydan gelen dalgalar bütün askerleri öldürüyordu. 

Basınç dalgaları kesildiği anda büyük bir deprem başladı. Lucifer dağın yıkıldığını sezdi.

"Fuge!" 

Lucifer bir anda rüzgara karıştı ve süzülmeye başladı. Dağ yıkılıyordu. Çevredeki kasabalar da. 

Yere indi.

Lucifer'ın gözleri kıpkırmızıydı. Öfke saçıyordu. Ailesinin ve diğer masumların intikamını alacaktı. Kılıçlarını çekmiş ona gelen askerlere doğru elini uzattı.

"Mortem omnibus ex vobis."

Elinden çıkan kırmızı enerji bütün askerleri saniyeler içinde yok etti. Tutsaklar korku içinde ona bakıyordu. 

Kraliyet kulesinin moloz yığınları arasından Delilah çıktı. Yürüyemiyordu. 

Lucifer "Yaptıklarının bedelini ödeyeceksin. Masumların canını artık alamayacaksın."

Elini ona doğrulttu. Acı çekmesini istiyordu. Yaşattıkları için acı çekmesi lazımdı

"Occidere!"

Karanlık dumanımsı enerji Delilah'ı kapladı. Lucifer, Delilah'ın her tarafına bıçakların batırıldığını imaje etti. Gerçekten de her yerine bıçaklar batırılıyormuş gibi bağırmaya başladı Delilah. 2 dakika sürdü bu işkence. Delilah acıya daha fazla dayanamayıp öldü.

Lucifer, yerde kanlar içerisinde yatan Delilah'a baktı. Ailesinin intikamını almıştı. Sıra Cedric'in intikamındaydı.

Lataet (Lucifer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin