Lucifer intikamını alalı 3 gün olmuştu. O gün neler olduğunu kendisi de anlayamıyordu. Ay'ın kıpkırmızı kesilişini hâlâ unutamıyordu. Lataet ne demekti?
Bütün bunları düşünürken odasının kapısı çaldı ve hancı
"Toplu kahvaltı var evlat. Gel sende ye."
Lucifer yatağından kalktı. Üzerini değiştirip bahçedeki muslukta yüzünü yıkadı. Hanın içinde şenlik havası vardı. Belli ki Delilah'ın ölümünü kutluyorlardı. Kahvaltı açık büfeydi. Lucifer bir yumurta, bir peynir ve bir zeytin koydu tabağına. Karnını çok doyurmaması gerekiyordu. Astrid'in peşine düşecekti.
Boş ve gözlerden ırak bir masaya oturup kahvaltı etmeye başladı. İnsanlar neşeli kahkahalar atıyor ve dans ediyorlardı. Lucifer'in yüzünde küçük bir tebessüm belirdi.
Karnını iyice doyurduktan sonra odasına çıkıp eşyalarını toplamaya başlayan Lucifer, aşağıya indiğinde Hancıya bir unutma büyüsü yapmayı da unutmadı. Para ödemeden bu yöntemle konaklıyordu.
Yıkılmış İmparatorluğa ne yakın ne de uzak olan kasabadan çıktıktan sonra çantasından Cedric'in ona vermiş olduğu haritaya baktı. "Raelwyn Hudutları" diye bir yer gözüne çarptı Lucifer'in. Karanlık ormanın ilerisindeydi bu bölge. Ancak daha önce böyle bir bölgenin haritada olmadığına yemin edebilirdi Lucifer. Sanki bir anda ortaya çıkmış gibiydi.
Haritanın Hudutları gösterdiği yere doğru bakan Lucifer eğer oraya gidecekse çok fazla tehlikeyle karşılaşacağını ve tek başına halledemeyeceğini sezdi. Ancak tek başına gitmekten başka çaresi de yoktu. İntikam hırsı onu Karanlık Ormana soktu.
Sabah olmasına rağmen ormanın içi geceydi. Etraftan garip sesler geliyordu. Titreyerek yürümeye devam etti. Çalılar hışırdıyordu. Ormanın doğası buydu. Davetsiz misafirleri korkutacak mekanizmalarla donatılmıştı sanki.
Başına bir şey gelmeden Hudutlara ulaşabilmeyi diliyordu Lucifer. Yağmur yağmaya başlamıştı. Astrid'in nerede olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ancak haritada beliren bu yerde istediği şeye ulaşacağına inanıyordu.
Ormanın tam ortalarında yürürken Lucifer ayağını bir şeyin yakaladığını hissetti. Yere baktığında ise bunun topraktan çıkmış bir el olduğunu gördü. Solgun bir el. Sıkıca yakalamıştı Lucifer'ı. Etrafına bakındığında solgun ellerin topraktan çıkmaya başladıklarını fark etti. Ayağını yakalamış olan ele doğru elini uzatarak "Impetro Loste!" diye bağırdı.
El bir anda toza dönüştü ve yok oldu. Ancak şimdi yerin altından ellerin haricinde solgun bedenlerde çıkmaya başlamıştı. Ona doğru bakıyorlar ve sinirli bir şekilde tıslıyorlardı. Bazıları çıplak bazıları ise yırtık giysilere sahipti. Gözleri kırmızı idi. Ağızlarında kan vardı.
Lucifer ne yapacağını düşünürken "ölüler" onun etrafında bir daire oluşturmuştu bile.
Bir ölü "Insperatus conviva."
Başka bir ölü "Erit reddere pretium!"
Lucifer'a doğru koşmaya başladılar. Lucifer son anda "FUGE!" diye böğürdü. Ölüler bir kenara fırlatıldılar ve Lucifer havaya karıştı. Bu büyüyü sevmiyordu Lucifer. Her yaptığında sanki yaşam enerjisi çekiliyormuş gibi hissediyordu.
Ağaçlar yüzünden gökyüzüne doğru uçamadığı için ölülerden uzağa ışınlandı.
Bu da neydi böyle? Ölüler nasıl diriltilmişti? Eğer bu büyüyü öğrenirse Cedric'i canlandırabilir miydi?
Hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Gördükleri yüzünden şoka uğramıştı. Okuduğu türlü lanet kitaplarında ölüleri canlandırmak için herhangi bir büyü veya ritüelden bahsedilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lataet (Lucifer)
FantasyÇocukluğunu yaşayamayan bir "çocuğun" hikayesi ^Bu benim ilk hikayem umarım beğenirsiniz :) (Tamamen bitmedi!) -Colcis