Bölüm 2: SALINCAK
2019
Çıplak ayaklarımla yere basıp kum tanelerinin üzerinde ileri geri yaparak salıncağın hareket etmesine yardım ettim. Pamaklarım metal zincirin kıvrımlarına sıkıca tutunmuş ortamdaki tek gürüldü metalin tiz sürtünme sesiydi. Ayakllarımı hızlanmak için daha güçlü ittirdim ve kollarımı gererek arkaya doğru gerildim. Şimdi ileri geri sallanan ben değilde üzerimdeki mavi beyaz gökyüzüydü.
"Bende bu soğukta bu çıplak ayaklar kime ait diyodum, yabancı değilmiş".
Salıncağın demir korkuluğuna yaslanmış hafif çıkmaya başlayan sakallarını karşıyordu. Yeni uyandığı küçük çekik gözlerine rağmen belliydi. Ayağımla hızla salıncağı durdurup parmaklarımın üzerine gelen kum tanelerini ona attım,
"Öldümde cehenneme mi düştüm yoksa ben?".
Tek kaşını kaldırıp etrafına baktı, "o zaman burası kimin cehennemi?".
Salıncağın önüne eğilip ayayımdaki kumları temizledi.
Nadiren kullandığı ciddi ses tonuyla, "hava çok soğuk. Üşütüceksin. Terlik giyme huyundan vazgeç artık" diyerek ayakkabısını çkarıp iki kat büyük gelen ayakkabıyı bana giydirdi.
Karışık olan saçlarını daha da karıştırıp ona minnettarlığmı belli ettim.
"Burası büyük olasılıkla benim cehennemim, senin cehennem de yerin olduğunu pek sanmıyorum lordum".
Başını yerden hiç kaldırmadan sessizce bağcıkları bağlayıp elini cebine attı. Normale göre fazla sessizdi. Bu işte bir tuhaf...
sessizce çalan telefonu hızla iki elinin arasında başının üzerine koyup, "Lütfen bağışla beni prensesim, ama yardımınıza muhtacım" öne doğru eğilip telefon ekranına baktım, -bilinmeyen ısrarcı 23- .Bilinmen ısrarcı 23 mü? Kan beynime hücum ederken hızla ayağa fırlayıp "bilinmeyen ısrarcı 23 mü? Kızlara numara mı verdin? Pislik".
Başını biraz daha eğip avuçları arasındaki telefonu biraz daha kaldırdı, "lüften bei merhametinle onurlandır prensesim, bu günahkar lordunu yanlız bırakma. Sana ihtiyacımız var".
"Yok vazgeçtim. Sen cehennem çukurlarına layıksın."
Birden başını kaldırıp ısrarla çalan telefonu burnuma yaklaştırıp arsızca sırıttı, "seni oralarda nasıl yanlız bırakırım. Tek başına yanmana gönlüm el vermez".
"Adi" deyip büyük ayakkabılarıma rağmen diz kapağına tekme attım. Derin bir nefes alıp "beni affedin kızlar" deyip telefonu elime aldım.
Zafer kazanmışcasına sırıtarak saçlarını karıştırdı.
Telefonun ızdırabına son verip açtım. Karşı taraftan gelen sesle, şekerli parfüm kokusunu hisseder gibi oldum."Tatlım meşgulsün galiba, telefonlarımı açmamın başka bir açıklaması olduğunu sanmıyorum çünkü"
"Evet tatlım, marul kafam, ballı çöreğim benimle çok meşgul. Senin gibi..." telefonu kulağımdan çekip ona baktım. Gözlerini kısıp düşünür gibi yapıp dudaklarını -sarışın- diyerek sessizce oynattı. Dişlerimi birbirine bastırarak "senin gibi yellozlarla vakit kaybedemez. Beni iyi dinle sarı sinsi bırak pıtırcığımın peşini yoksa ben senin peşini bırakmam" deyip telefonu kapattım. Sağ elimle kızaran yüzümü kapatıp sol elimle telefonu uzattım.
"Marul kafan, pıtırcığın"
gözlerimi kısarak ona baktım
"Ha, bide ne vardı?" başını sola yatırıp "ballı çöreğin" deyip geri geri yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN
Teen FictionBazı kesişimleri gözlerimizle göremeyiz. Onun varlığının bile geleceğimizi karmaşık hale getireceğini asla tahmin edemeyiz. Kasırga gibi kaybolup gidiyor iyi şeyler, üzücü anılar hatta bilinmeyen yarınlar bile. Bu kısıtlı sabahlar gelip geçiyor, bi...