İLk ÖNCE TANITIM VİDEOSUNU İZLEYİN:)
“Ya! Aruz, uyansana!” kafamı kaldırıp karate kıyafetini giyen aptal erkek kardeşime baktım. Sahi, o kıyafeti çıkarıyor muydu hiç? “Birazdan annem seni paralamaya gelecek kalksan iyi edersin.” diye uyardı beni. “Canım annem be-“ diye devam edeceğim sırada annem kapıda belirdi. Korkak bir şekilde sırıttım. Ah! O neydi? Elinde oklava mı vardı onun? Ali’yi önüme çektim. Annem onu önüme çektiğimi görünce hızla yatağın yanına koştu ve her sabah gerçekleşen maratonumuza bugün biraz daha erken başladık.
“Ali çekil şurdan yoksa sende oklavayı yiyeceksin” diye çığırdı annem. Ali de hafif kızmış, bana bakarak “Aruz bırak her sabah senin yüzünden dövülmekten bıktım” dedi ve kaçmaya çalıştı. Kafasına bi tane çaktım. “Ne Aruzu hı, ablanım ben senin. Ah seni gidi vefasız hergele!” diye bağırdım ve konuyu onun üstüne çekmek için “Anne görüyor musun nasıl saygısızlık yapıyor yine” diye devam ettim. “Bu sefer kaçamayaksın büyük hergele” diyip kolumdan çımcıkladı. “Auoov” diye garip bir ses çıkardım. “Gelmişsin 23 yaşına hala daha işin yok, yan gelip yatıyorsun. Hadi bunları geçtim koca da bulmadın koca. Zaten bu yaş ve bu halde artık kim bakar sana orasını bilemiyorum.” Diye ikinci çığırmasını yaptı ve yine çımcıklayağı sırada “Dur, dur, dur anneciğim. Ben artık çalışacağım. Kendime çok iyi bir iş buldum” dedim ve 32 diş sırıttım. Fakat iki saniye sonra yüzüme çarpan gerçekle yıkıldım. İş bulamamışken bunu neden söylemiştim ki! Anne korkusu bu olsa gerek. Şimdi ne yapacaktım? Annem çevikçe kardeşimin kolundan çekerek onu arkaya fırlattı ve hızla yanıma oturdu. O oturunca ben de yatakta arkaya doğru ilerledim. “Neden geri gidiyorsun canım kızım. Anlatsana şu işini. Nerde? Ne işi? Sekreterlik gibi bir şey mi? Ay inanamıyorum. Kedi olalı bir fare tuttun” diyip sırıttı. Nasıl da sevinmişti canım annem. Ah bi de gerçeği bilse şuracıkta öldürürdü beni. Yavaşca sırıtarak sahteden gülüş attım. “Şey…evet evet sekreterlik işi tabii ki. Nasıl da bildin canım” dedikten sonra yine sahte kahkahalarımdan birini gönderdim. “Eee, hangi şirket kızım bu?” diye sorunca bir anlığına vasiyet yazmak geldi aklıma. “Şey ya hani var ya şey” “Ney kızım ney?” diye sözümü kesip 2 saniye düşünmemi sağladı annem. “Şey, Queen Otel ve Alışveriş Merkezinde müşteri sorunları bölümünde sekreter olarak başlayacağım. Birkaç gün sonra” dedim ve kusursuz yalanıma göz kırptım. –İçimden tabii ki!- “Aman Allahım! Kızım o İstanbulun en büyük alışveriş merkezlerinden biri değil mi? İçinde her şey varmış diye duydum.Aferin canım kızım geç oldu ama ama oldu” dedi ve bana sarıldı. Annemi gören içine melek ordusunun kaçtığını sanar herhalde! Ciddiyim, abartısız. Bunu kardeşim Ali’ye bakarak herkes anlayabilir. Ağzı açık izliyordu. Ona üçüncü bakışımı attım ve havalı bir şekilde göz kırptım. Annem Ali’ye dönerek “Bak ablan nasıl da güzel bir iş buldu. Sen daha notlarını düzeltemiyorsun! Anca karate hareketleri yap evin içinde! O konuda da bir şey bilsen içim yanmayacak!” dedi ve oklavayı poposuna doğru salladı. “Oooff anne! Dayaktan ve dırdırdan kurtulmak için öyle demiştir Aruz. Bu beyinle onu kim işe alır ki? Daha makarana yapmayı bile bilmiyor!” dedi. “Serseriye bak! Gel bakalım sen buraya” deyip kalkmama kalmadan kaçtı. Tam mutfağa gidiyordum ki annem arkamdan “Aruz, sana güvenmediğimden değil de işe başlayınca ziyaretine gelirim. İş ortamını görmek için tabii ki canım” dedi ve beni geçerek odadan çıktı. Şimdi yandığımın resmiydi! Bittim yani kesin öldüm ben. Sahi napacaktım? İşte! Kafamda yanan ampulle birlikte Dolabımın önüne son sürat koştum ve dizde biten bir etekle bir kazak giydim. Sarı stilettolarımı kutusundan çıkarıp onlar için övgü cümleleri döktükten sonra giydim. Boyum kısaydı fakat uzun toppukluları kötü anılarım olduğu için giymiyordum! Ah bu kısa saçlar. Bir şey yapılacak gibi değildiler onun için taç taktım.Anneme görünmeden evden çıkıp Maltepe’deki en yakın durağa gittim. Yarım saat durakta bekledikten sonra Fatihe giden otobüse bindim. Maltepe ve Fatih arasındaki uzaklık 32 km idi. Çevreyi görebilmek için en ön koltuğa oturdum. Hayret, yol boyunca pek fazla kişi inip binmemişti. Bu beni birz mutlu etti sıkış tıpışlığı sevmezdim. Hele de otobüslerde! Geldiğimizi haber veren şoför amca düşüncelerimi otobüsüyle yıktı resmen! Akpilimi okutup indim. Neyse ki şu meşhur alışveriş merkezini elimi koymuş gibi buldum. “Harikayım” deyip egomu okşadıktan sonra Queen Otel ve Alışveriş Merkezinden içeriye girdim. Vaaaaooovvvvvv ne büyük ve görkemli diye düşünürken çevredeki insanların gülüşü dikkatimi çekti. Onlara döndüğümde bu tarafa baktıklarını fark edip arkama döndüm. E onlarda benim olduğum tarafa bakıyordu. Önümden iki tane 9-10 yaşlarında ki çocuklar “vaaooovv” diyip kaçınca bana güldüklerini anladım. “Sizi gidi küçük veletler! Annenize şikayet edeceğim!” diye arkalarından bağırdım. Yine dışımdan konuşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAY KRAL
JugendliteraturSöylediği yalanla birlikte hayatı fiyaskoluktan ve sıradanlıktan çıkan Aruz Karahanlı, son derece neşeli kişiliğiyle uyuz başkanın gözüne girebilecek mi? Sürekli uyuz dediği bu başkana sırılsıklam aşık olunca işler aynı şekilde devam edecek mi? ••●●...