𝓢𝓪𝔂 𝓼𝓸𝓶𝓮𝓽𝓱𝓲𝓷𝓰 𝓘'𝓶 𝓰𝓲𝓿𝓲𝓷𝓰 𝓾𝓹 𝓸𝓷 𝔂𝓸𝓾

183 35 25
                                    

Başın öne eğilmesin,
Aldırma gönül aldırma.
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma.
Dışarda deli dalgalar,
Gelip duvarları yalar.
Seni bu sesler oyalar,
Aldırma gönül, aldırma.
Görmesen bile denizi,
Yukarıya çevir gözü.
Deniz dibidir gökyüzü,
Aldırma gönül, aldırma.
Dertlerin kalkınca şaha,
Bir sitem yolla Allah'a.
Görecek günler var daha,
Aldırma gönül, aldırma.
Kurşun ata ata biter,
Yollar gide gide biter.
Ceza yata yata biter,
Aldırma gönül, aldırma.
- Sabahattin Ali -

Park Chaeyoung çok güzel bir kadındı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Park Chaeyoung çok güzel bir kadındı. Ve o, yaşaması mümkün olmayan bir devrimciye aşık olmuştu. Park Chaeyoung çok güzel bir kadındı. Ve o, içi de onun kadar güzel bir insana aşık olmuştu. Zavallı Park Chaeyoung, gidecek bir evi yoktu. Çünkü evi çoktan yanmıştı kalbinin yangınında. Yabancılaşmıştı, yaşadığı ama hiç tanımadığı bu düşman ülkenin sokaklarında. Bir gölgeden farksızdır şimdi o haftalarca adımını atmadığı sokaklarda. Yine de ara ara göz göze geldiği insanların gözlerinde nefretin dışında bazen acımayı da görüyordu.

Acımak? Acınmak? Dünya üzerinde var olmuş en gereksiz duygu. Kötü görünen ya da kötü şeyler yaşamış insanlar acımayı hak etmez. Acıyan gözlerle bakan insanlar acımayı hak eder çünkü onlar acıyı yaşamayı kolay bir iş sananlardır.

Kiraz çiçekleri iyiden iyiye düşmüştü şimdilerde. Kiraz çiçekleri, ne romantirler oysa ki. Çiçeklerin ömrü gerçekten kısa olur, tez zamanda düşerler. Park Chaeyoung bir kiraz çiçeğiydi ve sonunda o da tutunduğu umut dalından ayrılıp düşmeye mahkumdu.

Gözlerini deniz ile göğün belli belirsiz birleştiği yere öylece dikmişti. Günün can alıcı bir saati değildi. Gün doğmuyordu ya da batmıyordu. Sokakların en kalabalık, insanların en yalnız olduğu öğle saatleriydi. Biri ölse ancak saatler sonra haber alınabilir bir andı.

Yaşamak için ölümü arzulamak... Kulağa romantik geliyordu. En azından ölümümde bir anlam olur, diyordu kendine, gerçi bunu kimse bilmeyecek ama pek ala bizim hikayemizin U-Jin ile Shim-Deok'un hikayesinden farksız değil.

Kim Taehyung ile karşılaştığı gün de işte böyle bir öğle saatiydi. O zaman da burada içine düştüğü çıkmaza son bir çözüm bulmaya gelmişti. Tam kendini okyanusun köpüklerinin okşadığı kayalıklara doğru bırakacakken biri beline sarılmış, engellemişti. Park Chaeyoung işte o zaman aşık olmuştu.

Şimdi hepsi ağır bir sisin ardında kalmıştı. Kapısını kilitlediği bir odanın içinde ölmeye mahkum anıları onlar. Şimdi ise ne onu tutacak biri vardı ne de onu sevecek biri. Park Chaeyoung koskoca bir dünyada küçücük kalmıştı. Yabancı bir dünyada yok olmuştu giderek.

Bir adım attı, artık uçurum ayaklarının altında uzanıyordu. Ölüme yaklaşınca ölümü hayal etmek garip bir histi doğrusu, tüyler ürpertici ve soğuk. Kafasında binlerce ayrı senaryo vardı ama hiçbirinde sağ çıkamazdı. Zaten Park Chaeyoung fark etmese de Kim Taehyung ile birlikte ölmüştü o gün.

Arkasını derin boşluğa döndü. Rüzgar son kez saçlarının arasından geçiyordu. Gözlerinin önünde bir sahne : adam, kadına sıkıca sarılıp bir şeyler fısıldıyordu ama nasıl satılmışlar öyle. Kadının bedeninde hiç kalmamış gücü de yüklenmişti adam. Korkma, diyordu, korkmana gerek yok ki yalnız değilsin.

Yalnız değil miydi? Ah, hayır! Herkes yalnızdı. Herkes, her şey, tüm evren yalnızdı. Park Chaeyoung da yalnızdı. Tüm seni seviyorumlar, tüm öpücükler, tüm güzel sözler, tüm sarılmalar, tüm aşklar, tüm dokunuşlar silindi birden.

Park Chaeyoung kendini boşluğa bıraktı. Büyük bir ağrı hissetti tüm bedeninde. Gözleri gökyüzüne bakıyordu. Deniz gibi olan gökyüzüne bakıyordu. Gökyüzü deniz değildi sadece bir yanılsamaydı. Özgürlüğü umutla bekleyenlere sadece yanılsamaların, hayallerin düştüğü bir çağda doğmuşlardı. Bir eli titredi, hareket ettirebildiği tek uzvuydu. Gözleri artık kapanırken gördüğü gökyüzünün içinde birinin silüetiydi. Kim Taehyun'un gülümseyerek bakan silüeti.

Saat 13.45, Park Chaeyoung gözlerini kapattı. Bir daha açmamak üzere. Onun savaşı başladığı yerde, okyanusta, bitmişti.

☾ ⋆*・゚:⋆*・゚:✧*⋆.*:・゚✧.: ⋆*
Selammm! Final bölümünü çok geç attığım için bölüm beklemiş olan herkesten özür diliyorum ama son bölümü o kadar çok yazıp sildim ki gerçektrn zor oldu bitirmesi. Umarım severek okuduğunuz, etkilendiğiniz bir kitap olmuştur. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Gitmeden önce kitap hakkındaki düşüncelerinizi bırakmayı unutmayın lütfen. Başka bir ficte görüşüne kadar hoşça kalın! 🖤🖤

Odette
29 Aralık 2020

fallende briefe | vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin