Buluşma

59K 647 12
                                    

Temmuz. 

Şuan ki bulunduğum ay değil, adım temmuz ve temmuzda doğduğum için bu adı aldığımı herkes tahmin eder aslında. Küçük bir Akdeniz kasabasında yaşıyorum, sokaklarının hepsi denize açılan, sessiz sakin bir yer burası, çok da şirin her şeyin güzel olduğu bir yer. Hiç arkadaşım yok, nasıl bir duygu olduğunu da bilmem. Çetten tanıştığım birkaç kişi hariç, onları da hiç yüz yüze görmedim ki bu benim suçum değil. Herkes farklı şehirlerde, hatta bir tanesi farklı ülkede. Bu yıl 18.yaş günümü kutlayacağım, tek başıma. Keşke çettekiler yanımda olsalar. Tanıdığım insanlar var ama ben içsel olarak yalnızım hep olduğum gibi. Yaşlı ananem ve ben 18 yıldır beraberiz, diğer aile fertlerimden hiç haberim yok. Ananem hep kızardı bu konulara girdiğimde, onların hep birlikte gittiğini söyler açıkçası, onların var olup olmadığını bile bilmiyorum. Buradan gitmeyi planlıyorum sürekli ,aklımda Büyük ülkelere gitme hayali var. Türkiye'yi , Fransa'yı, Paris'i hep görmek istemişimdir, yola çıkacağım günü iple çekiyorum ama şuan daha önemli bir işim var, dostum gofreti gezmeye çıkarmam gerekli. Evet dostum gofret bir Belçika kurdu, onunla hikayelerimiz aynı onu da yağmurlu bir havada tek başına buldum, dışarı çıktık  ama sanki isteği dışarı çıkmak değil de başka bir şeydi, sanki benimle konuşmaya çalışıyor, bana bir şeyleri anlatmak istiyor gibi. Ahh, benim güzel oğlum, çoğu şeyini anlıyorum senin ama şuan çok zorlanıyorum, keşke konuşabilsen. Gofret sürekli havlamaya başladı acele bir şekilde eve dönmek zorunda kaldık. Ananem yanına çağırdı bu hiç iyi değildi, çünkü çok telaşlıydı. Yanına gitti, salonda oturmuş ve ağlıyordu. Ne oluyor balım dediğimde bana baktı ve televizyonu gösterdi haberden pek bir şey anlamadım açıkçası, büyük yazılarla facia üstüne facia haberleri geçiyordu nihayet en sevdiğim spiker çıktı da olan biteni anlatmaya başladı, sesi titriyordu ece hanımın, genelde böyle anlatmazdı. Pür dikkat odaklandım haberlere ve başladı evlerinizden çıkmayın diye art arda gelen kelimelerle... Sonra devam etti,  çernobil faciasının yaşandığı yere koyulan kameraların görüntüleri paylaşıldı tüm ulusal kanallarda. Bu çok saçmaydı, görüntülerde yerin altında bir nükleer üssün olduğu ve yerden bir zemin kapağının açıldığı görülüyor. Çok büyük bir kapı, Dışarı çıkan çıplak insanlar var,  deli gibi koşan binlercesi ama inanılmaz bir şey bu! haber şöyle devam etti:

Mutasyona uğramış en az 100 bin insandan bahsediyoruz. Avrupanın ve ortadoğunun başı büyük belada, bu insanların aklının olduğu düşünmüyoruz. Çok şiddet içerikli varlıklar, bir geyiğin bacaklarından tutup ayırdıkları drone görüntüleriyle sabit. Kedi, köpek, canlı olan her şeye saldırıyorlar. Bu mutasyon beraberinde sürü psikolojisi aşılamış bu insanlara özür diliyorum. Eskiden, insan olan bu şeylere ama bunu kim yaptı, bu insanları yıllar önce buraya kim ne amaç uğruna kapattı? Ana habere veda ediyoruz ve bir daha görüşemeyebiliriz, kendinize dikkat edin.

Ananem bana döndü;

-ben yeterince yaşadım,  ama sen bunu hak etmedin evladım. Bu kötü, inan bana çok kötü.

-sakin olur musun tatlım henüz daha buraya bir şey olmadı. Hem ülkelerin orduları böyle zamanlar için var, bunun üstesinden gelebilirler diye düşünüyorum.

Ananem, ağlamakta ısrarcı ve hala bunun bir son olduğunu düşünmek istiyor, belki de öyledir. Bu basit, yalnız hayatımın son günleridir.  Çet arkadaşlarıma yazmaya karar verdim, yurt dışında olana yazdım ilk. 

-selam Biray, Nasılsın diye merak ettim. Paris de bir telaş var mı ?

Biray sanırım bilgisayarın başında değildi, onu sesli aramaya karar verdim. Önce reddetti ve sonra yazdı.

-temmuz selam, iyi olduğumuz söylenemez bu her neyse bulaşıcı olduğu söyleniyor. Ve durdurmak hiç'de kolay değilmiş. Her yerde sirenler çalıyor, çok korkuyoruz. Babam ülkeye dönmemiz gerektiğini söyledi ama şuan uçuşlar iptal olduğu için bunun olması pek mümkün değilmiş. Yarın akşam kendi aracımızla yola çıkacağız. 

MARBURG VİRÜSÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin