Hera'nın yanına varmamıza çok az kaldı. Her yer kaza yapmış arabalarla dolu. İlerlerken zikzaklar çizerek ilerliyoruz. Savaş alanına dönmüş burası. Kızlar uyuyorlar. Gecenin ilerleyen saatleri herşeye farklı bir gizem katıyor. Sokaklardan bir anda bir şeylerin fırlayacak gibi olması herşey den daha korkutucu.
Demir silahlarımızın mermilerini kontrol ediyor. Telefonu mu çıkardım. Hera'yı arayacaktım ancak telefon sinyalleri sıfırdı. İşte şimdi herşey daha da karmaşık oldu. Bize gönderdiği konuma çok yakındık ama ortalık hala çok sessizdi. Önümüze bir anda yüksek duvarlarla çevrilmiş bir yerleşim yeri çıktı. Geldiğimiz yönden herhangi bir girişi gözükmüyor ama diğer tarafta olabilir. Farları kapattım. Yanında ki patika yoldan diğer tarafına doğru yavaşça ilerledim arabayla. Motor sesi çok yüksekti. Bu sessizliği bozuyor ve dikkat çekiyor olabilir.
Sonunda diğer tarafa geçtik. Oldukça büyük bir alana kurulmuş bir yer burası. İlginç olan kapının açık olması. Ve ortalıkta kimsenin olmaması. Hera buranın kalabalık bir yer olduğunu söylemişti. Ama burada hiç kimse yok. Motoru kapattım. Kızlar uyuyorlardı. Demir bana bakıp
"kızları kaldıralım, acil bir durum olursa hazır beklesinler. Yada bizimle gelsinler."
Bizi acil bir duruma karşı burada beklemeleri mantıklı ama gelemeleri doğru olurmu düşündürücü.
"bence burada beklesinler. Ne kadar kalabalık olursak o kadar tehlikeli olur."
Demir kızları uyandırdı. Kızlar geldiğimizi görünce şaşırdılar. Beklemiyorlardı böylesine ıssız bir ortam. Eva ;
" hani askeri bir alandı. Burada insan bile yok. Yanlış gelmediğimize eminsiniz değil mi? "
Demir arkaya doğru uzandı.
" sakin ol sevgilim. Doğru yerdeyiz. Bir terslik olmalı. Bakacağız ve sonra geleceğiz. Bekle burada beni tamam mı?"
Eva kafasını salladı tamam der gibi. Demir evayı öptü dudaklarından. Sanki bir vedamışcasına. Sonra biraz süre geçti ve hala öpüyorlardı birbirlerini. Şöyle derinden bir öksürdüm.
" hadi gidelim kanka. Vakit geldi. Fenerleri aldın mı? "
Demir ;
" aldım kardeşim. Tabancanı al emniyeti açık. Tüfeğide al. Kızlar size iki tabanca doldurdum. Şarjörleri dolu emniyetleri açık. Dikkatli olun."
Gitmeye hazırız artık. Arabadan indik. Kapıyı kapatmadan içeri doğru eğildim.
"kızlar sizi tanımak güzeldi. Siz benim ilk arkadaşlarımsınız belkide son.."
Biray cebinden bir şey çıkardı avucunun içine koydu. Bana doğru uzattı. Hemen gözleri dolmuş güzel kızımın. Avucumun içine doğru bir çakmak bıraktı. Ve ekledi ;
" Bu babamındı. Benim için çok değerli. Artık sende benim için çok değerlisin. Benim için yaptıklarınızı asla unutamam. Ve sende unutma biz artık bir aileyiz. Bazı şeylerin sonu yoktur. Ebedidir."
Karanlığın ıssızlığı ve korkutuculuğu bir anda bölündü benim için. O kadar mutlu oldum ki.. Hiç duymadığım şeyler bunlar. Belki iki üç cümle eder. Ama bende ki mutluluğu sonsuz.
" Dikkat edin. " dedim.
Kapıyı usulca kapatıp. Demir'le bina girişinin olduğu yere doğru duvarın dibinden ilerledik. Binanın kapıları da açıktı. Çok büyük bir terslik olduğu açıkça görülüyor. Önden ilk girişi yaptım binaya. Uzun koridorlar. Onlarca odalar. Parça parça yanıp sönen ışıklar. Yerlerde masalar, eşyalar. İlerlemeye devam ettik. Demirbir anda elini omzuma attı ve beni durdurdu. Fısıldadı kulağıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARBURG VİRÜSÜ
Fiksi RemajaBir genç düşünün... Ailesi yok, hiç olmadı. Sadece chatten yazıştığı ve hiç görmediği 4 arkadaşı var. İnsanlık yine kendi egolarından sebeblerle dünyanın sonunu hazırladığın da bu 5 arkadaş bir araya gelecek. Önce yaşam mücadelesi olan bu birliktel...