0.8-buradasın, hiç gitmemiş gibi

134 22 93
                                    

Ellerini ateşe daldırmış çocuğun hikayesini hiç duymuş muydunuz?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ellerini ateşe daldırmış çocuğun hikayesini hiç duymuş muydunuz?

Ya da dokunduğu ateşin o çocuğun parmak uçlarını nasıl yaktığını?

Hikaye bana ait değildi, ellerini ateşe daldırmak büyük bir yürek istiyordu ve o yürekten bende yoktu.

Ellerini ateşe daldırmış çocuğun hikayesi hep yanık kokuyordu. Kimse onun parmak uçlarına üflememişti, kimse onun yaralarını sarmamıştı. Çünkü onun hiç iyileşmeyen ve oluk oluk kanayan pek çok yarası vardı, kabuk tutmuyorlardı.

Bazı şeyler hiç iyileşmezdi. Mesela babasızlık hiç kapanmayan bir yaraydı. Her darbede tam tuttuğuna inandığınız kabuğundan kurtulur ve yeniden kanamaya başlardı. Yumruklarınızı sıka sıka, gözyaşlarınızı feda ede ede bir dikiş tutturmaya çalışırdınız ama sonuç hep başarısız olurdu.

Sonra bir gece ansızın dikiş tutmayan o yara bir küçücük ölüme dönüşürdü, sizi kendi gözyaşlarınızda boğardı.

Yine bir başka iyileşmeyen şey de zihninizin içinde kendi benliğinden nefret eden bir başka senle yaşamaktı. Bu nefret durmadan büyürdü, büyürdü ve bir canavara dönüşürdü. Kendi benliğinden inşa ettiğin o canavar, kimseler görmeden seni eriyip bitirirdi. Artık dünya'nın evin olmadığına inandığın o gün gelip çattığında ise yolun sonuna gelmiş olurdun.

Tüm bu saydığım kabuk tutmayan yaraları alan, ellerini ateşe daldıran o çocuk felix'ti.

Onun kırıklarını sarmaya benimde gücüm yetmiyordu, parmak uçlarını söndürmeye ise nefesim.

Felix'in iyiye gitmediğini biliyordum ancak bu sabah ondan aldığım notları bırakmak için odasına girdiğimde tahmin ettiğimden daha kötü durumda olduğunu fark etmiştim.

Odasına girdiğimde yatağında oturmuş boşluğu seyrettiğini fark etmiştim. Elleri arasında bir fotoğraf tutuyordu ve hemen yanında bir kutu vardı.

Benim odasına girdiğimi fark edemeyecek kadar kendi dünyasına çekilmişti.

Bakışlarımı odasında gezdirdiğimde tüm ayna ve ayna benzeri eşyaların üzerini örtülerle kapattığını görmüştüm.

Felix kendi yansımasını görmeye tahammül edemiyordu.

O hala odasındaki herhangi bir noktayı seyrederken masasının üzerindeki notu fark ettim ve alıp açtım.

"Onun senin yüzünden gittiğini hepimiz biliyoruz lee felix. Peki sen ne zaman aptal rolünü kesip cehennemine gideceksin?"

—Queenstown Akademisi

Gözlerimi kapattığımda ellerim arasındaki kağıdı buruşturmuş ve ezilip tamamen bükülene kadar parmaklarımı sıkmıştım. Yapamayacağımı bile bile kağıt parçasını yok etmeye çalışmıştım.

turn back time ; minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin