the first time

577 44 39
                                    

ııım, umarım yüce louis bunun yüzünden beni öldürmez çünkü bilirsiniz, harry'i fena halde seviyor ayrıca ashton'a özür borcum var michael'ı bir süreliğine ondan çaldım. bu ne sikim demeyin, feels gelince olur böyle şeyler....multi...

*

Michael, Avustralya'daki sıcağın etkisiyle bunaldığı için ilk gördüğü müzik markete koşarak girdi. Kapının açılmasıyla çınlayan bir ses duyduğunda bunun güvenlik önlemi olduğunu anlamıştı. Punk yazan bölüme doğru ilerlerken arkadan gördüğü kadarıyla uzun boylu ve kıvırcık saçlı olan bir çocuk ile patronun konuşmasına kulak kabarttı.

''İsmin Harry, değil mi?''

''Evet, efendim.''

''Neden iş istiyorsun, evlat?''

''Sidney'e ilk defa geliyorum. Üniversiteyi burada okuyacağım için bir işe ihtiyacım var. Müzik dinlemekten çok zevk aldığım için burada çalışmak istedim.''

Çocuğun kibar konuşması, ağır ingiliz aksanıyla birleşince sesi havada süzülüyormuş gibi geliyordu. Karıştırdığı cdlere kendini kaptırıp konuşmalarını görmezden gelirken evdeki koleksiyonuna yeni bebekler ekleyeceği için heyecanlıydı. Mırıldanarak gezdiği raflarda kendisini durduran bir aksan farkı oldu.

''Nasıl yardımcı olabilirim?''

İsmi Harry olan çocuk, işe alınmış olmalıydı. Üzerine geçirdiği mavi lakos ile koyu yeşil gözleri şaşırtıcı bir şekilde uyum sağlamıştı. Michael, çocuğun uzun bacaklarını saran siyah skinny pantolona hayran kalırken kendisininde bir tane edinmesi gerektiğini düşündü. Basketbol şortlarından fazlaıyla sıkılmıştı. Süzmeyi bitirdikten sonra çocuğu daha fazla bekletmek istemediğinden parmaklarını rastgele bir cdye sardı. Havaya kaldırdığı cdye bakarken gülümsedi. Boys like girls'ün Crazy World albümüydü. Bir nevi hayranı olduğu gruba denk gelmek iyi hissettirmişti.

Michael sonunda konuşabildiğinde ''Bu albümden bir şarkı açsana.'' dedi.

Harry yanağındaki gamzeyi belli edercesine gülümserken kızarmaya başlayan elmacık kemiklerini saklamaya çalışmaması onu daha da çekici yapıyordu. Mike,  onu saatlerce izleyebileceğini düşünürken kulaklarına dolan introyla kendine geldi.

Boys Like Girls'ün First Time şarkısı mekanın hopörlerinden çıkarken Harry kaşlarını kaldırarak omuz silkti. Harry'nin arkasında dikildiği tezgaha dirseklerini dayayıp uzandığı raflardan sırtını ve kalçasını izlerken manzarasından gayet memnundu. Şarkı sonlara yaklaşırken sıkılarak sordu.

''Akşama müsait misin, Harry?''

Harry, dizmeye başladığı plakları bir kenara koyup Michael'ın maviye boyadığı saçlarını birkaç kez karıştırdı.

''Müsait olmalı mıyım, ismini bile bilmediğim mavi saçlı garip çocuk?''

Michael, Harry'nin naneli sakız, armani ve birazda amerikan sigarası kokusunu içine çekerken tek düşünebildiği geceydi. Kendini zorlukla çocuktan uzaklaştırırken buklelerin altında saklanmış olan kulağına fısıldadı.

''Kesinlikle olmalısın.''

*

Harry'i getirdiği sahile bakılırsa Michael'ın sevgili konularında pek tecrübesi yoktu. İkişer birayı çoktan içmişlerdi ve sanki senelerce arkadaşlarmış gibi samimi konuşuyorlardı. Harry bir ara alnına düşen bukleleri arkaya doğru yatırıp kendini kumlara bıraktı. Kıkırdayarak bir şeyler demeye çalıştı.

''Mikeee,'' konuşmasını hıçkırığı böldü. ''ben galiba seni sevdim.''

Michael, Harry'nin bu dediğine kahkaha atarak yanına uzandı ve bilgece konuşuyormuşçasına boğazını temizledi.

''Bir insan, bir gecede öyle hemencecik sevilmez ki,'' dedi ve kendisinin açık yeşillerine karşı, içinde koyu parıltılar barından gözlere bir bakış attı. ''bak bana, ben seni yavaş yavaş seviyorum.''

Harry, duyduklarıyla yerinde doğrulurken Michael da oturur pozisyona geçmişti.

''Önce gözlerin,'' dedi ve parmaklarını kahverengi kirpiklerde dolaştırdı.

''Burnun,'' dedi Michael. Harry'nin biçimli burnunu okşarken dudaklarına değen hızlı ve titrek nefesleri umursamamaya çalışıyordu.

''Kırmızıya inat pembeliği savunan dudakların,'' dedi ve Harry'e biraz daha yaklaştı.

İki elini de çenesine yerleştirdiğinde Harry'nin nefesi kesilmişti. Michael fısıltıdan çığlığa yükseleyen sesiyle gülerken Harry de onunla gülmeye başladı. Haklılardı.

Aşık oluyorlardı ve bu acı ancak gülerek kapatılırdı.

Dudakları birleştiğinde gökyüzünde onları aydınlatan yıldızlar, kumlara karışmış yerde can çekişiyorlardı. Sistem bozulurken birbirinden aslında çok uzakta olan iki çocuğun kalpleri değmeye başlamıştı. Dünya olduğundan fazla dönmeye başlayıp diğer yarım kürede kıyamet kopmaya başlamışken Michael'ın kırmızı dudakları hala Harry'ninkilerin üzerindeydi.

Onlar için bu başlangıçtı.

Nefes almak için ayrılıp iki çift yeşil göz, birbirine aşkla bakarken dünya eski haline dönmüştü. Evren onlar için kabul edilebilir bir sınav hazırlamıştı.

Ellerine son bira şişelerini alıp soğuk kumsala uzanarak uyuya kalırken ikisinin de sabah yataklarında hiçbir şeyi hatırlamayarak uyanacaklarından haberleri yoktu.

Sınav çoktan başlamıştı.

Bugün de, aslında sınavın ilk sorusuydu.

yazdım yazdım yine kısa oldu öf.
 rezilliğim baya. uzun şeyler yazamıyorum. nasıl olsa okunmıcak diye gece paylaşıyorum ama silmiycem ya. insanlar mirry shiplesin bence tatlılar.
 ve fic'e ismini veren efsane şarkı multimedyada...

don't let me go :: mirry stiffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin