Medya; Ashe- Moral of the story
Sarmaşıklar ruhumu boğarken gökyüzü benim yerime ağlıyordu.
Ellerim kanıyor, rüzgar benim için esiyordu.
Sen bana, ben sana bakıyordum.
Karşılıklı otururken bile özlem hissi yüreğimi dağlıyordu.
Belki ben değil ama sen ağlıyordun.
Benim gözümden yaş gelmiyordu.
Kurumuşlar.
Yanından her geçtiğimde bir yudum su içtiğim çeşme de kurumuş.
Ruhum da kurumuş.
Belki ismini haykıramıyordum
Ama rüzgarın üflediği saçlarım çığlıklar atıyor.
İçimde sana karşı ilmek ilmek işlenmiş bir merhamet
Senden bana hediye bir sevgi.
Şimdi sustuk bekliyoruz
Huzuru bekliyoruz.
Şarkıları
Güneşi
Barışı.
Doğruyu bekliyoruz.
Zamanı.
Sen beni bekliyorsun.
Ben seni bekliyorum.
Yazılmayı bekliyoruz
Okunmayı
Satırların dizginliği
Alışagelmiş bir düzen.
Hayat istiyoruz.
Yaşamak, yaşlanmak.
Rüzgar esiyor efil efil
Aramızda mı yoksa sonbahar mı bu rüzgar.
Uyku damlayan gözler
Kavuşmayı bekleyen eller
Dökülmek isteyen sözler
Sarılmak isteyen bir ben
Gel desem koşacak olan sen.
İlham. İlham. İlham.
Güzel bir akşam.
Bir mum
Bir ağaç gövdesi
Piknik
Bir tencere spagetti
İki tabak
Biri senin biri benim
İlham. İlham. İlham.
Müzik. Müzik. Müzik.Gerçekten paylaşmakta kararsız kaldığım bir yazı. Bu bana özel kalsın kimseye okutmiyim diye düşünüyodum ama orda bir köşede çürümesine içim el vermedi açıkcası. Yazım hatası varsa affola acele bir şekilde yazdım. Ve şimdiden teşekkür ederim.