Öğlen arasından önce ilk provalarımız bitmişti. Lia yanıma gelip bana bir kaç evrak verdi ve bunu önce bizim daha sonra Taehyung'un imzalaması gerektiğini söyledi. Kızlar öğlen yemeği için yemekhaneye inmişlerdi, yanlarına inip masalarını bulduktan sonra kağıdı imzalamalarını beklemiştim. Etrafı incelerken Lisa'nın bana seslenmesiyle gözlerimi ona çevirdim.
"Unnie kahvaltı da yapmadın, lütfen artık bir şeyler ye."
Haklıydı, ama benim şuan boğazımdan bir parça ekmek bile geçemezdi.
"Şu kağıtları Taehyung'un yanına bırakıp geleceğim bebeğim."
Kızlardan sonra kağıdı imzaladım ve yemekhaneden ayrılıp Taehyung'un odasının önüne geldim. Heyecanlıydım açıkçası. Kapıyı üç kere tıklatıp gel cevabını beklemeden içeri girmiştim. O sırada bugün gördüğüm kız ve Taehyung'u gördüm. Evet, kız odasındaydı ve hatta masasının üzerine oturmuş Taehyung'un saçlarıyla oynuyordu. Ne diyeceğimi, ne hissedeceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim şey gözlerimin dolduğuydu. Kağıtları masaya bırakamadan kafamı eğdim ve kelimeler boğazıma düğümlenmeden bir kaç kelime söyleyebildim.
"Aferdersiniz bay Taehyung."
Bunları söyledikten sonra hızlıca odadan çıkmıştım. Duvarlar üzerime geliyor, herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum. O an kimsenin olmadığı bir yere gitmek istemiştim, bunun için yangın merdivenlerine koştum ve içeri girdim. Burası boşluk olduğu için oldukça soğuk ve karanlıktı. Bünyem zayıf düşmüş olacak ki bir kaç dakika sonra istemsizce gözlerimi kapatmıştım...
(Taehyung'un gözünden)
Jennie'yi asla çözemiyordum, nasıl biriydi o? Gördüğüm hiçbir kıza benzemiyordu. Odamda oturuyordum, ve bir anda içeri Yiren girdi. Kurtulamadığım takıntılı eski sevgilim... Ani bir haraketle masama oturmuş ve saçlarımla oynamaya başlamıştı. Ben daha ona dur diyemeden odaya Jennie girdi, bizi öyle görünce ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Odadan hızlıca çıktığında peşinden gitmek istedim, ama Yiren bu durumdan işkillenecekti. Yapamadım... Yireni işlerim olduğunu söyleyip odadan kovdum. Bugün gerçekten yoğun bir gündü. Ayrı ayrı 4 toplantım vardı, bu demek oluyordu ki bugün geç saatlere kadar burdaydım. Saat 12 ye gelirken işlerim ve toplantılarım tamamen bitmişti. Gitmeden önce bir sigara yakmak için yangın merdivenlerine indiğimde, Jennie'yi yerde baygın halde görmemle şok olmuştum. Hemen yanına koştum. Tanrım bedeni buz gibi olmuştu. Onu hızlıca kucağıma alıp otoparka doğru ilerlemeye başlamıştım. Ardından onu arabamın arka koltuğuna yatırdım. Jennie'yi kendi evime götürecektim, kızlar endişelenmesin diye arayıp onlara haber verdim. Tam telefonu kapattığım sırada Jennie'nin sesini duydum.
"T-Taehyung."
Aynadan ona bakmıştım, gözleri kapalıydı.
"Burdayım güzelim."
Onu bu hale ben mi sokmuştum? Bazı şeylere cidden anlam veremiyordum. Bu kadar kısa zamanda neden ben bu kızı bu denli umursar olmuştum? Kafamda ki düşüncelere cevap alamayınca, bu düşünceleri bir kenara atıp önüme bakmaya başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra eve geldiğimizde Jennie'yi kucaklayıp arabadan indirdim. Eve girip kapıyı kapattıktan sonra merdivenlerden çıkıp onu odama getirip yatağıma yatırdım. O hâlâ baygın haldeyken kıyafetlerimi değiştirdivim ve bir havluyu ıslatıp başına koydum. Kendime sıcak bir kahve yaptım ve yatağımın baş ucunda ki koltuğa oturup onu seyretmeye başladım.
(Jennie'nin gözünden)
Gözlerimi yavaşça açtığımda nerde olduğumu bilmiyordum, her şey karanlık gözüküyordu ve benim konuşacak halim bile yoktu. O sırada Taehyung'un sesini duydum. Büyük ihtimalle telefon konuşuyordu. Ağzımı kımıldatıp "T-Taehyung" Diyebilmiştim sadece. Zaten cevabını alamadan gözlerimi tekrar kapatmıştım. Gözlerimi tekrar açtığımda bir odadaydım. Hafızamı biraz zorlayıp son olanları düşündüm. Burası Taehyung'un eviydi sanırım. Başımda ki ıslak havluyu bir kenara koyup yanda ki sehpadan yardım alarak ayağı kalktım. Taehyung ortalıkta gözükmüyordu. Tek tek üst katta ki odaları dolaşmaya başladım, buraya ev demeye bin şahit isterdi. Çünkü burası resmen saraydı. Birinin merdivenden çıktığını duyunca hemen uyuduğum odanın önüne geri dönmüştüm. Karşımda gördüğüm beden Taehyung'un bedeniydi. Yanıma gelip dudaklarını alnıma bastırdı. Ateşimi ölçtüğü belliydi, dudaklarını alnımdan ayırıp elime bir kahve bardağı verdi.
"Sonunda uyanabilmişsin, bizi çok endişelendirdin Jennie. Hadi içeri geçelim."
Taehyung bir kolumu omzuna atıp ondan destek alarak merdivenlerden inmemi sağlamıştı. Ardından beni odada ki koltuklardan birine oturtup arkama bir yastık koydu ve karşıma oturdu.
"Şimdi söyle bakalım, yangın merdivenin de tek başına ne yapıyordun?"
Bir süre ne diyeceğimi düşünmüştüm, seni kıskanıp oraya gittim diyemezdim tabii ki.
"Sadece biraz yalnız kalmak istemiştim, düzenli olarak yemek yemediğim için de halsiz düşmüşüm."
Taehyung karşımdan kalkıp yanıma oturdu, karşımdayken bile gözlerine bakamıyordum. Şimdi nasıl bakıcaktım?
"Bugün gördüğün kız, Yiren. Eski sevgilimin ama peşimi bırakmıyor. Aramızda da hiçbir şey yok. Sadece söylemek istedim.
Duyduklarımla içten içe sevinmiştim, dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsememi engellemeye çalışıyordum.
" Pek umrumda değildi aslında kim olduğu, yinede açıkladığın için teşekkür ederim."
Kendimi kandırıyordum, deli gibi de umrumdaydı. Eminim ki Taehyung da bunun farkındaydı ve bu yüzden bana bir açıklama yapmıştı. Aslında bu hoşuma gitmişti, resmen sevgilisiymişim gibi bana hesap veriyordu. Düşüncelerimi bölen şey, yine Taehyung'un derin sesi oldu.
"Kızlara haber verdim, bugün bende kalacağını biliyorlar. Yarın zaten cumartesi, kahvaltıdan sonra seni yurda bırakırım."
Olumlu anlamda başımı sallamıştım, rüya gibiydi ama gerçekti. Ben kendimi o cehenneme atmayacak olsam bile hayat beni kendi elleriyle atıyordu. Burası Kim Taehyung'un cehennemiydi ve ben de onun için yanıyordum. Belki onun için yanan ilk kişi değildim, ama son kişi olabilirdim. Bir anlık gelen cesaret ile gözlerimi Taehyung'a çevirdim. Ona baktığımda o da bana bakıyordu. Bir süre yüzünü inceledim, hatlarını inceledim. O da büyük ihtimalle benim yaptığım şeyi yapıyordu. Bir süre sonra gözlerimi istemsizce gözlerinden kaçırdım.
"Üşüyorum."
Bunu duymasıyla birlikte Taehyung yerinden kalktı ve bir battaniye alıp yanıma geldi. Beni göğsüne yasladı ardından battaniyeyi üzerimize örttü. Kafam onun göğsündeydi, her aldığım nefes onun kokusuyla kesiliyordu. Az önce üşüdüğümü söylesem bile, bedenim ve ruhum şuanda alev alev yanıyordu. Böyle yapacaksa battaniye getirmesine bile gerek yoktu. Saçlarımın arasında dudaklarını hissettim. Kafamı biraz yukarı kaldırıp ona baktığımda, çoktan uyumuş olduğunu gördüm. İlk defa bir günün sonunda kaybetmemiştim. Taehyung'un kollarındayım. Kokusu uykumun daha çok gelmesini sağlıyordu. Yavaşça onun göğsünde gözlerimi kapattım.
Helööö umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.
Sınır: 5 Oy 2 Yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tenant Of My Heart | Taennie
Fanfiction"Buraya bunun için mi gelmiştin? Sen bizi çok yanlış anlamışsın Kim Taehyung."