Sabahın ilk ışıklarıyle birlikte gözlerimi yavaşça açmıştım. Pratikler için erkenden kalkmamız gerekiyordu, bu yüzden kolayca erken kalkabiliyordum. Kafamı çevirip yanımda naif bir şekilde uyuyan Taehyung'a baktım. Onun yüzü bu dünya üzerinde ki, hatta evrende ki en zarif yüz diyebilirdim. Kalkmam gerekiyordu ama ben kalkmak istemiyordum. Nasıl olsa bir daha onunla böyle olamayacaktık, bu yüzden tekrar kalbimi dinleyip yanına iyice sokuldum ve kokusunu son kez içime çektim. Tam ona yaslandığım sırada Taehyung uyanmasın mı? Ona şuan olduğumuz durumun açıklamasını yapamazdım, bu yüzden gözlerimi kapatıp uyuyor numarası yapmaya başladım. Uyandıktan sonra sanırım bana bakıyordu, herhalde ne yapıyordur bu aptal diyordur içinden. Ama böyle düşünmemi engelleyecek bir olay oldu ve saçlarımla oynamaya başladı... Kim Taehyung... Zarif elleriyle... Benim saçlarımla... Oynuyordu... O an çığlık atmak istedim, gözüm açık olsaydı büyük ihtimalle bir pancar gibi kızarırdım ki kesin şimdide kızarıyordum. Kontrol edilemez duygularımın bir kere daha beni ele vermesini hiç istemiyordum. Bu yüzden gözlerimi sıkıca kapattım. Saçlarımda hissettiğim zarif eller yavaşça yok oldu. Tam derin bir nefes alayım derken, o elleri bu kez yanaklarımsa hissetmele daha çok gerilmiştim. Yüzümü yüzüne çevirdi, aramızda resmen bir burun kadar mesafe kalmıştı. Nefesinin yüzüme, dudaklarıma değmesi bile beni resmen öldürüyordu. Herhalde beni öpseydi oracıkta bayılabilirdim, ama bu kez şansım döndü ve burnuma minik bir öpücük kondurup yanımdan kalktı ve üst kata doğru ilerledi. Büyük ihtimalle kıyafetlerini değişecek, yüzünü yıkayacaktı. O gittiğinde gözlerimi açıp derin bir nefes verdim.
Oturduğum yerden kalkıp yeni uyanmış numarası yapmaya başlamıştım. Taehyung mutfaktaydı büyük ihtimalle kahvaltı hazırlıyordu. Üst kata çıkıp yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa indim ve sessizce yanına yaklaştım.
"Günaydın."
Arkasını bile dönmeden boğuk sesiyle "Günaydın." Demişti. Yüzüme bakabilirdi en azından? Sanki sabah saçlarımı okşayan zarif Kim Taehyung gitmiş, yerine yine o eski kişi gelmişti. Daha fazla bir şey demeyip kahvaltı masasının yanında ki sandalye'ye oturmuştum. Yaptığı omleti önüme koyup yüzüme bakmadan karşımda ki sandalyeye oturmuştu. Böyle hayal etmemiştim... Bana karşı fazla iyi olmasına gerek yoktu, ama böyle olması da canımı yakıyordu. Tüm iştahım kaçmış önümde ki tabakla oynarken Taehyung'un telefonu çaldı. Birden ayağa kalkıp bana döndü. "Benim işlerim var çıkıyorum, şöförüme haber veririm o seni yurda bırakır." Tamam bile diyemeden arkasını dönüp hızlı adımlarla evden çıkmıştı. Olmayan moralim iyice bozulmuştu. Oturduğum yerden kalkıp masayı toparlamaya başladım. İşim bittiğinde saate baktım, ardından bir süre telefonuma. Şöförün gelmesi gerekmiyor muydu? Sanırım onu bile unutmuştu.
Bir süre daha şöförü beklemiş, sıkılınca yavaşça merdivenlerden çıkıp odaları gezmeye başlamıştım. Biliyorum bu yaptığım yanlıştı ama onun hakkında ki her şeyi öğrenmek istiyordum. Etrafta göz gezdirdikçe zevkine hayran kalıyordum. Yatak odasına çıkmış, yatağına uzanmıştım. Yatağın her bir köşesine onun kokusu sinmişti.
Evet olmayacak hayaller kurmayı seven biriyim. Onunla burda yattığımızı düşündüm, elini belime sardığını, nefesini yüzümde hidsettiğimi düşündüm. Sadece boş hayaller işte. Tek yaptığı her seferinde beni ümitlendirip yarı yolda bırakmaktı. Ya da ben gerizekalıydım ki ottan boktan ümitleniyordum.
Kafamda ki derin düşüncelerle baş etmeye çalışırken çalan zili duydum ve hızlıca yataktan kalkıp yatağı düzelttim. Merdivenlerden aşağı inip kapıyı açtığımda beni Taehyung'un şöförü karşılamıştı. Evden çıkıp arabaya vardığımızda kapımı açıp arabaya binmem için geri çekildi. Fakat bu onun her zaman gördüğüm şöförü ve arabası değildi. Ayrıca bizim şirkette bu kadar genç şöförler de çalışmazdı. Bunun normal olmadığını anladığımda dikiz aynasından arabayı kullanan genç adamın bana baktığını fark ettim.
"Taehyung bey sizi yurda değilde, başka bir yere götürmemi istedi Jennie hanım."
Afallamıştım. Taehyung neden böyle bir şey isteyecekti ki? Soğuk kanlılığımı koruyarak gözlerimi dikiz aynasından bana bakan adama diktim.
"Benim bazı işlerim vardı, bunları tamamen unutmuşum. Lütfen beni kenarda indirebilir misiniz?"
Adama beni duymazdan geliyordu resmen. Beni duymuş fakat ne kenarda durmuş, ne de bir cevap vermişti. Korkmaya başlıyordum. O sırada aklıma Taehyung'a mesaj atmak geldi ve telefonumu yavaşça cebimden çıkardım. Daha ben telefonu zor görürken, direksiyon başında ki adam kolunu arkaya uzatıp telefonumu birden elimden çekti ve kendi camını açıp telefonumu camdan dışarı attı. Şok olmuş ve korkmaya başlamıştım. Bir kaç dakika sonra üzerimde ki şoku atlatıp titreyen ses tellerimi hizaya sokup tekrar adama bakmaya başladım.
"Pardon da, siz tam olarak ne yaptığınızı zannediyorsunuz acaba? Durun dediğimde durmadığınız yetmezmiş gibi, şimdi de telefonumu camdan attınız."
Adam histerik bir şekilde sırıtarak tekrardan dikiz aynasından gözlerini benimle buluşturmuştu.
"Bazı şeyler hiç değişmez Kim Jennie, tıpkı senin hiç değişmediğin gibi."
Ne demek istiyordu? Bu adamo hayatım boyunca hiç görmemiştim. Nasıl oluyordu da bana beni tanımadan hiç değişmemişsin diyebiliyordu.
O an sadece kendimi arabadan dışarı atmak istedim, fakat kapıya doğru yeltenmemle adamın kapıları kilitlemesi bir oldu. Madem ordan atlayamazdım, bende kaza yaptırırdım. Sinirli bir şekilde kollarımı direksiyona doğru uzatmaya çalışmamla birlikte adam aniden sertçe frene basmıştı. Kafamı çarpmamla birlikte gözlerim kararmaya başlamış, düşünemez olmuştum..
Sizce o adam kim? Veya kime çalışıyor? Yorumlarda tahminleri alalım.
Sınır: 8 Oy 5 Yorum ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tenant Of My Heart | Taennie
Fanfiction"Buraya bunun için mi gelmiştin? Sen bizi çok yanlış anlamışsın Kim Taehyung."