Dominik

2.6K 212 106
                                    

Uzun yıllar bilgi ve eşya hırsızlığının verdiği çeviklikle Yusar göz açıp kapayıncaya dek ortadan kayboldu. Dominik ise eliyle başını tutan sarışın kıza bakakaldı.

Kaçması gerektiğini anladığında kız çoktan ona bağırmaya başlamıştı. Dominik başlığını öne çekip adımlarını hızlandırdı. Kalbi kulaklarında atıyordu. Eğer kız onun yüzüne baksa ve onun kim olduğunu tanısaydı başı büyük derde girerdi. Son Bekçi bir kıza taş attı! Bu haber duyulursa başına ne gelirdi?

Daha doğrusu, ne gelmezdi?

Neredeyse hiç parası olmadığı için para cezası yiyemezdi. Teknik olarak zaten hapis hayatı sürdüğü için onu hapse de attıramazlardı. Birini taşlamak ölmek için yeterli bir sebep değildi.

En azından Dominik öyle olmadığını düşünüyordu.

Para attığı havuzun önüne vardığında ellerini dizlerine koyup nefes almaya çalıştı. Her gün en az iki kez dokuz kat merdiven inip çıkması hareketli bir hayatı olduğu anlamına gelebilirdi. Ama bu merdiven inip çıkmanın dizlerini ağrıttığı gerçeğini de değiştirmiyordu. Üstelik Dominik hayatı boyunca neredeyse hiç koşmamıştı. Bu kadar koşabileceğini de hiç düşünmemişti.

Sonunda önünü görebilecek kadar kendine geldiğinde birine yakalanma ihtimalini görmezden gelip başlığını indirdi. Saçları terden sırılsıklam olmuştu.

İnsanlar evsizlere güvenmemekte ne kadar da haklı.

Sırtında o kirli elleri hissettiğinde bu sözü sesli söyleyip Yusar'ın bütün yakınmalarını dinlemeye hazırdı. Ama başını çevirip elin sahibine bakınca onu yüzüne çarpan bir tokat karşıladı.

"Ki sik! Kafama taş atıp kaçabileceğini mi düşün-?"

Kızın yüzünde kendi hissettiği şaşkınlığı gördü. Eli istemsizce yüzüne gitti. Kız yanağının yerini ayarlayamadığı için sadece elinin yarısıyla vurabilmişti. Zaten küçük elleri canını yakacak kadar güçlü değildi ama...

"Bana tokat attın." Dominik kızın dağılmış saçından neredeyse yere düşmek üzere olan kırmızı bandanaya baktı. Kız da onun gibi nefes nefeseydi ve yüzü de saçındaki bandana kadar kırmızıydı.

"Evet!" dedi hışımla. Üzerinde bir önlük vardı. Hanlar sokağındaki hanlardan birinde çalışıyor olmalıydı. "Çünkü kafama taş attın."

Kızın onun kim olduğuna dair bir şeyler söylemesini beklemişti ama nedense o hala taş hakkında konuşuyordu. Ben lanetli son bekçiyim ve sen bana yumruk atacak kadar canına susadın?

Üstelik onunla aptal bir taş hakkında da sohbet ediyordu.

"Taşı ben atmadım." Elini yanağından çekerken pelerininin başlığını yukarı çekti. Gözlerini kızdan kaçırmak istemiyordu ama kız ona öyle ağzı açık bakarken bunu yapmak çok zordu. "Taşı evsizlerden biri attı."

Kız kollarını göğsünde kavuştururken onun gibi gözlerini kaçırdı. "Neden kaçtın o zaman? Eğer söyleseydin sana kızmazdım ki!"

Başını kaldırıp kızın kızarmış yüzüne baktı. Her zaman kısık sesle konuşurdu ama bu sefer sesi bu boş sokakta bile duyulmayacak kadar sessizdi. "Neden kaçtığımı biliyorsun."

Kız bir anda başını kaldırıp gözlerine baktı. Üzerindeki iki kat elbiseye rağmen ne kadar zayıf olduğu görülüyordu. İnce sesi de bu küçük görüntüsüne yardımcı olmuyordu.

Dominik önce kızın kaşının seğirdiğini zannetti... Sonra kaşlarını çatmaya çalıştığını fark etti. "İyi o zaman."

Buna ne cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu. Sessizce kızın yüzüne bakmaya devam edince kız da ona aynı şaşkınlıkla karşılık verdi. Ben bir senedir ilk defa biriyle tanışıyorum. Burada senin konuşman gerek!

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin