hikayenin sonu <3 oy ve yorumlarınızı bekliyoruuum.
...
| işte bir kalp kıran böyle olur.
Aklınızı bir geminin büyülü şişede saklanması gibi bir yere kapatmışlar. Her şey karmakarışık, şişenin içindeki herkes yaşıyor, gemi hala yoluna devam ederken dalgalara kapılıyor ama sonuç olarak, yalnızca minik bir şişenin içinde. İçinde fırtınalarla cebeleşirse cebelleşsin, aslında bir rafta süs niyetine izlenilen küçük bir eşyadan başkası değil.
Yoongi'nin ergen olduğunu birkaç kere dile getirsek bile, o 19 yaşında, değişimden korkan ve ona kapılıp gitmekten de uzak duramayan bir genç. Yoongi, bugün sevgilisinin onu çağırdığı kafeye yemek yemek için giderken aklındaki onca lafın birbirine girmesiyle oluşan 'gelecek' adı altında sanrılarına göz yumamış ve o gemi gibi dalgalarla boğuşan bir hal, vaziyette.
Arabasından dünyadaki en önemli şeylerden biri oluyormuş gibi stresle indiğinde, ellerini birbirine sürtüp şehrin karanlıkta parlayan ışıklarının altında ileri geri hareket ettiğinde, neredeyse yıllardır çıktığı Jiho'nun kafenin içinde onu beklediğinin farkındaydı. Onunla birlikte olmuş, onunla ilk randevusunu yaşamış; Jiho'ya bir sürü ilklerini vermişti. Kavga etseler de, anlaşamasalar da eninde sonunda birlikte olmaya devam ediyorlardı.
Ki bu, bir sevgili için iyi olandı. Belki biraz toksikti, ama bunu bağlarının güçlülüğünden dolayı ne olursa olsun birbirlerine geri döndüklerine bağlamıştı.
Ama Yoongi'nin aklını kurcalayan başka bir durum ise, neredeyse 2 hafta sonra mezunlar balosunun olmasıyla, bu şehirden, bu liseden ve belki de şuan ki güncel yaşamından farklı bir hayatla yüzleşeceğiydi. Evet, yeniliklere açık bir insan olmamıştı ama güya yıllardır birlikte olduğu sevgilisiyle liseden sonra ne yapacaklarını bile konuşmamışlardı.
Yoongi'nin neredeyse, artık Jiho ile hiçbir ortak noktaları olmasa bile çıkmaya devam etmesinin sebebinin değişimden korktuğu ve onunla alışkanlık kazandığından dolayı olduğunu düşünmeye başlamıştı. Jiho ile playstation oynamaya gittiğinde, partilerinde, arkadaşlarıyla olan bovling gecelerinde tam anlamıyla eğlendiğini hatırlamıyordu bile.
En azından, gecenin bilmem kaçında basketbol sahasının içinde badminton oynadığı ve küçük çocuklarla koltuğa gömülüp Arabalar izlendiğinde ki kadar eğlenmeyi becerememişti bir türlü.
Yoongi korkuyordu. Planlı olmadığını söyleyip dursa da, belli bir düzlem üzerinde hareket eden, aynı arkadaşlar, aynı aktiviteler, aynı haftasonları ve aynı sohbetler içinde çıkmanın onu soktuğu alışkanlıklarından, planlarından ayrılmaya korkuyordu. Yoongi, değişimden o kadar uzak durmuştu ki, geleceği düşünmek yerine anı yaşamakla kafayı bozmuştu.
Bu yüzden bir türlü kurtulamadığı ve yönetemediği stresle, belki kafasındaki sesin son kez dene, düşünceleriyle kafenin otomatik kapısı açılıp içeri girdiğinde ellerini sıktı ve Jiho'yla göz göze gelen kadar insanları süzerken, beklediği insanın ona el sallamasıyla yüzüne yerleştirmeyi zar zor becerdiği gülüşle masaların arasından geçerek Jiho'nun oturduğu yere adımladı. Aptal olabilirdi tüm bu yola girerken, ama içten içe bilse bunu ağzına alabilecek kadar özgüvenli olmayı hiçbir zaman becerememişti.
Jiho ona gülümseyip yanağından öptüğünde, kendi dudaklarındaki gülüşü devam ettirmek için çaba sarfetti. Birlikte masaya geçip oturduklarında çoktan Jiho lafa atlamıştı. "Buranın harika karidesleri olduğunu biliyor muydun? Mino önerdi, geçen hafta Linda ile gelmişler ve," güldü kısık sesle konuşmaya çalışırken. "Biraz pahalı, ama daha sonra konuşabilmemiz için bile güzel bir deneyim bence. Sevmediğini biliyorum, bu yüzden çoktan sana köfteli makarna sipariş ettim. Basit şeyleri seversin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
how to be a heartbreaker | yoonmin✓
Fanfiction[fluff+minific] Yoongi'nin sevgilisi konusunda yardıma ihtiyacı vardı ve bu konuda biçilmiş kaftan olan Park Jimin'e gittiğinde, aslında zamanla ne için geldiğini unutacaktı.