6

2.7K 388 335
                                    


Bütün bir hafta boyunca Jennie'yi aramış ve birçok sesli mesaj bırakmıştım fakat o hiçbirine geri dönüş yapmamıştı. Ortak telefonumuz bendeydi ve onu ev telefonunun numarasından arıyordum. Hafta boyunca sürekli hasta olduğu için odasında istirahat ettiği ve bu yüzden alt katta çalan telefonu duymadığını kendime söyleyerek sakinleşmeye çalıştım fakat meraktan ölüyordum. O benim biricik kız kardeşim ve aynı zamanda da en yakın arkadaşım, şuan yanımda değildi ve ona ne olduğunuda bilmiyordum.

Haftanın başında annem aramış babamla beraber iki haftalık bir yurt dışı seyehatine acil olarak çıkmaları gerektiğini, patronlarının çok fazla zorladığını ve bunun için özür dilediğini söylemişti. Bana Jennie'ye iyi bakmamı ona göz kulak olmamıda eklemişti. Ona Jennie'nin evde hasta bir şekilde olduğunu söyleyememiştim çünkü o an yanımızda olmadığı için kalp krizi geçirebilirdi. (Annem bu konularda fazla hassastı.) Şimdi ise söylemediğim için pişmanlık duyuyordum, olayların bu noktaya geleceğini hiç düşünmemiştim. Üstelik anne ve babamıda arayamıyordum çünkü yurt dışındaydılar ve hattım yurt dışı aramalarına açık değildi.

Büyük bir sabırsızlık ve stresle haftanın bitmesini bekledim. Sonunda o gün geldiğinde heyecanım biraz daha artmıştı. Evde olur olmadık bir şeyle karşılaşmaktan ödüm kopuyordu. Yolda stresten ağlamıştım.

Eve vardığımda beni korkunç bir koku karşıladı. Ev kapkaranlıktı ve havada çürümüş et kokusu vardı. "Jennie?!" Bağırdığımda üst kattan boğuk bir "Efendim?" Cevabı yükselmişti. Sesini duymanın verdiği rahatlıkla üst kata koşuyordum ki merdivenlerde çarpıştık.

"Ah, hey? Bu evin hali ne böyle Jen? Ayrıca seni o kadar aradım neden telefonu açmadın?"

"Yan komşuların köpeğine araba çarptı, yaralıyken klübesine girmeyi başardı ve orafa öldü. Aramaları duymadım üzgünüm, odamda istirahat ediyordum."

"Gerçekten mi?" Demiştim köpeğin öldüğü kısma takılarak. "Sahipleri köpeğin öldüğünü fark etmedi mi?"

"Yan komşular evlerinde değil."

"Diğer site sakinleri bundan rahatsızlık duyup çıkarmadılar mı cesedi?"

"Bahçe kapısı kitli olduğu için kimse giremez."

"Sahi mi? Peki ya köpek nasıl girdi?"

"Bilmiyorum."

Kafam karışırken o ise odasına geri çıkmıştı. Akşam olunca yemek yapmış ve Jennie'yi çağırmıştım fakat iştahının olmadığını söylemişti. Tek başıma yemiştim.

Gece uyurken kokudan ciddi anlamda rahatsızlık duydum, tüm pencereleri kapamama rağmen koku içerdeydi ve katlanılmaz derecede kötüydü. Dayanamayıp odaya sprey sıkmıştım.

Hafta sonunun tamamı Jennie ile kavga ederek geçmişti. İlk defa birbirimize bu kadar kızıyor ve sürekli olarak tartışıyorduk. Daha önce böyle bir şey yaşamamıştık ve bu beni son derece kırıyordu. Nedeni ona sürekli soru sormam, kaçamak ya da şüpheli cevaplar verdiğinde beni 'üzerine çok gitmekle ve bunaltmakla' suçlamasıydı. Daha fazla üzülmemek için ona tavır koymuş ve konuşmama kararı almıştım. Fakat bu onun umrunda değil gibiydi ve bu daha da üzücüydü.

Pazar akşamı çantamı hazırlarken Jennie'nin çantasını hazırlamadığını gördüm. Kendimi tutmaya çalışsamda dayanamamış ve sormuştum. "Okula gelmiyor musun?"

"Hayır. Tam olarak iyileşmedim."

"Ne?! Ama na-"

"Jisoo." Demişti hırıltılı bir sesle. "Çeneni kırıp tüm dişlerini parkeye dökmemi istemiyorsan kapa çeneni."

Şok olmuştum. Hiçbir şey demedim. Işığı söndürüp yatağa girmiş ve uyuyana kadar ağlamıştım.





curse || jensoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin