4

3.2K 395 323
                                    


"Bu da ne böyle?"

Jennie'nin elinde evirip çevirdiği siyah renkli deri, orta boy not defterini aldım. "Baban sana defter mi göndermiş yani?" Diye sormuştum defterin sayfalarını kurcalarken. "Belki de içine bir not bırakmıştır, ne dersin?" Diye sormuştu Jennie. "Bakıyorum şuan." Onu sakince cevaplamıştım.

Boş, sarı renkli sayfaları hızlıca çevirirken "Boş görünüyor." Dememe kalmadan defterin ortalarına doğru siyah italik harfler gözüme çarptı. "Orada bir şey vardı Ji."

"Bakıyorum." Jennie'nin bahsettiği sayfaya geri döndüm. "İşte burada. Bu da ne böyle?" Defteri yüzüme yaklaştırdım. Sayfada yabancı bir dille (yüksek ihtimal şuan ölü olan bir dil) yazılmış bir kesit vardı.

Moritum te salvtamvs. Est dextrvmi cvrite. Ave versvs cristvs, verum de trevi, vermi est reflexvn, arum dri tripvm. Dextrvmi lentenvm, ave satani.”

Defteri havaya kaldırmış kelimeleri olduğu gibi okurken ben, Jennie güldü. "Saçmaladın şuan. Onun latince olduğunu anlamadın mı? Latincede v harfi u olarak okunur. Tamamen yanlış okudun."

"Bunun latince olduğunu nerden bilebilirdim?" Masumca sorduğum soruya yine tebessüm etmişti. "Önceki okulumda latince dersi görmüştüm, ver bakalım şunu."

Elimden defteri alıp kelimeleri olması gerektiği gibi okuduktan sonra defteri masaya bıraktı. "Ne yazıyormuş peki?"

"Hiçbir fikrim yok. Latinceye dair hatırladığım tek şey harflerin nasıl okunduğu."

"Hmm." Defteri alıp tekrar sayfalarını çevirdim. "Ne yapıyorsun?" diye yakınmıştı Jennie.

"Kontrol ediyorum Jen. Belki başka bir şey vardır? Baban hapishaneden sadece eski kokuşmuş bir defterle anlamsız Latince yazılar göndermiş olmamalı." Sayfaları hızlıca çevirirken arka sayfalardan rengi akmış, eski bir fotoğraf halının üzerine düşmüştü. "Sana başka bir şeyler olduğunu söylemiştim." Eğilip fotoğrafı aldım.

"Hey Jennie bu sen misin?"

"Sanırım evet." Elimden, genç bir kadınla adamın ortasında oturmuş gülümseyerek elindeki pamuk şekeri yiyen 2-3 yaşlarında bir kız çocuğunun olduğu fotoğrafı aldı. "Yanımdakiler, annem ve babam. Beraber mutlu olduğumuz zamanlardan silik bir anı." Burukça söylediği hüzünlü kelimeler kalbime dokunmuştu. "Çocukken daha tatlıymışsın. " Söylediğim şeyle gülümsemişti.

Parmak ucumla arka manzarada gözüken atlıkarıncayı göstermiştim. "Lunaparka gitmişsiniz." Karşılık olarak sadece başını sallamıştı.

Fotoğrafı incelemeyi bırakıp arkasını çevirdiğinde annesi ile babasının kafalarının olduğu bölümlere çarpı atıldığını minik Jennie'nin kafasının olduğu yere ise bir çember çizildiğini görmüştük.

"Sence bunlar öylesine çizilmiş iki çarpı ve bir çember mi?"

Onu üzmek istemesemde kelimeler ağzımdan dökülüvermişti. "Sanmıyorum, çarpılar tam olarak anne ve babanın kafalarının hizasında, çember ise..  bu çok ürkütücü Jen."

"Korkmana gerek yok Soo, zaten hapishanede."

Fotoğrafı elinden alıp defterin arasına geri koymuştum. Daha fazla geçmişe gidip üzülsün istemiyordum. "Puding yapmaya ne dersin?"

"Bu harika bir fikir. Hadi yapalım!"






curse || jensoo ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin