Akşam karanlığının habercisi olan güneşin kızıllığına baktı Damon. Omzuna başını koymuş Elena'nın yanağını okşayarak ayağa kalktı. Barda kendine viski doldururken omzunun üzerinden Elena'ya baktı ve şöminenin önünde yere serdiği fotoğraf albümlerine bakan, ailesi ile, arkadaşları ile ve en önemlisi kardeşi ile geçirdiği eski anılarını yeniden yaşayan sevgilisine gülümsedi. Ve bir anda yüzünde belirlen gülümseme yerini yoğun bir hüzne bıraktı. Geçmişini kaybetmişti Damon. Geçmişinin büyük parçasını bir asır önceki doğum gününde kaybetmişti. Viskiden bir yudum aldı ve Fyodor Dostoyevski'nin Beyaz Geceler isimli kitabının arasına koyduğu resmi eline. Fotoğrafta kıvırcık saçlarını tepesinde toplamış, üzerinde yakası beyaz dantellerle süslenmiş lacivert bir elbise giymiş anne Salvatore ile beyaz tulumu ve şapkası içinde etrafa gülücükler saçan küçük Damon vardı.
- - 18 Haziran 1850 -
Bugün Damon'ın 11. yaş günüydü. Anne Salvatore her sene olduğu gibi yine büyük bir özenle okyanus gözlü oğlunun doğum gününe hazırlanırken bir yanda da küçük Damon'ın sorularına cevap veriyordu.
"Anne, bebekken nasıldım ben? Babam hiç durmadan ağladığımı söylüyor," dedi Damon. Her sene doğum gününde olduğu gibi bu sene de tek bir soru hakkı vardı bebekliği hakkında.
"Elbette öyle değildin okyanus gözlüm. Baban sadece seni nasıl sakinleştireceğini bilmiyordu," dedi anne Salvatore Damon'ın burnunu öperek. "Benimle geçirdiğin zamanlarda çok uslu bir bebektin."
Bir anda kendini geçmişinde bulan Damon Elena'nın sesi ile kendine geldi. Damon'ın yüzünün aldığı hali gören Elena fotoğraf albümlerini bir kenara bırakarak yanına gitti. Kendine yaklaşan Elena'yı gören Damon gülümsedi.
"Bana katılmak ister misin?" yüzündeki parlak gülümsemesi ile sordu Elena. Damon Elena'nın yanağına yaklaştı ve yumuşak bir öpücük bıraktı. "Biraz yukarıda tek başıma kalmak istiyorum," dedi. Elena'nın cevap vermesine fırsat vermeden hemen arkasını döndü ve yürümeye başladı Damon. Elena kaşları çattı. Damon'ın bir şeye canının sıkıldığının farkındaydı. Ve ne olduğu merak etti. Şu an Damon ile ilgili anılarını hatırlamıyor olsa da onun yanına olması gerektiğini hissetti.
Damon'ın yatak odasının kapısına gelen Elena duraksadı. Damon'ı rahatsız etmeden yavaşça ilerleyerek elinde tuttuğu resimlere ve birkaç mektuba baktı. Onun yanına yatağa oturdu.
"Annen mi?" Mavi gözlü, siyah ve kahverengi karışımı kıvırcık saçları omuzlarına dökülmüş resimdeki kadına baktı Elena. Damon gözlerini resimden ayırmadan başını salladı. "Çok güzelmiş," diye devam etti Elena.
"Yolun ortasında Katherine'i ararken seninle karşılaşana kadar gördüğüm en güzel, en sevecen, en fedakar, gülümseyince etrafındaki herkesi mutlu eden bir kadındı." Elena gülümsedi ve Damon'ın elini tuttu.
"Bu güzel kadını bana anlat," dedi Elena. Damon'ı daha yakından tanımak istiyordu. Belki de Damon ilk kez bir kadına annesinden bahsedecekti. Duraksadı. Sağ kolunu Elena'nın beline sardı ve anlatmadan hemen önce yanağından öptü.
"Hatırladığım kadarıyla annem ölmeden önce babam çok iyi bir adamdı. Onların birbirlerine davranışlarını hatırlıyorum da babam annem sayesinde bizimle daha fazla vakit geçirir daha az vampirlere odaklanırdı. Annemi çok severdi, annem de babamı... Onun kahkahasını işitince vücuduma sıcacık bir ısı yayılırdı ve güneşten daha parlak gün ışığı iliklerime işlerdi. Hatırlıyorum da bir gün bahçede annemin bize türlü türlü korsan hikayelerini dinlerken babam yanımıza gelmişti. Annem bize hikaye anlatırken adete hikayedeki karakterlere bürünür ve onların seslerini taklit ederdi. Onun bu halini gözlerinde sevgi ile izleyen babam, önce bizim alnımızdan daha sonra da annemin alnından kokusunu içine çekerek öpmüştü. İkisinin de gözlerinde o aşkı küçük yaşta fark etmiştim. Sonsuza kadar onlarla birlikte olmak istedim. Ta ki annemin ölümüne kadar... Annemin ölümü babamı çok sarstı. Vampir gibi bir anda duygularını kapattı, birçok şey üzerinde takıntılı olmaya başladı. Oğullarına kendini kapattı. Bizden tamamen kendini uzaklaştırdı ve o günden sonra bir daha asla bizimle vakit geçirmedi. Annemizin kaybetmenin yanı sıra sanki babamızı da kaybetmiştik. Annemin ölümü Stefan ve beni daha çok yakınlaştırdı. Hala annemin bize anlattığı hikayeleri hatırlıyorum ve şimdi çok daha iyi anlıyorum. Annem babama aşık olmaktan asla vazgeçmemişti ve aralarında çok özel bir bağ vardı. Ben de onlarınki gibi bir aşk istedim. Koşulsuz, şartsız bağlılık, sevgi... Bu aşkın Katherine ile olacağını sanıyordum ama yanılmışım. Öylesine büyük bir aşk istedim ve şu an buna sahibim." Damon durdu. Nefes aldı. Elena'ya döndü ve gülümsedi. Yavaşça sevdiği kadının dudaklarına dudaklarını bastırdı. Elena yatağa uzandı ve elini sol tarafındaki boş yere vurarak Damon'ı davet etti. Elindeki resimleri ve mektubu başucuna bırakıp yastığa başını koyan Damon, Elena'yı kolları arasına alarak saçlarını öptü.
"11. Doğum günümde annemi kaybettim. Doğduğum gün öldüm."
18 Haziran 1850
Kahverengi yatak örtüsünün üzerinde perişan bir halde yatıyordu anne Salvatore. Gözyaşları yüzündeki tuzlu ter sıvısına karışıp dudaklarına yol alırken yanında ağlayan okyanus gözlü oğluna baktı.
"Bana söz ver Damon. Bana bir şey olursa kardeşine göz kulak olacaksın. Küçük çocuk annesinin gözlerine baktı ve "Söz veriyorum, anne" dedi. Anne Salvatore gülümsedi. "Seninle gurur duyuyorum oğlum. Kardeşine sakın sırtını dönme. Ne olursa olsun günün sonunda yine birbiriniz için orada olun."
Annesinin öldüğü anı yeniden aklında canlandıran Damon'ın gözlerinden yaş aktı. En derin, en saklı yarası bugün gün yüzüne çıkmıştı. Bir süredir aklından çıkmayan düşünceler ile boğuşan Damon gözlerini uykuya kapattı.
Rüyasında Salvatore Malikanesinin bahçesindeydi. Elinde kahvesi ile bir ağacın altında keyif yapan annesini gördü.
"Anne, bu sen misin?"
"Evet, bebeğim benim! Buradayım."
Damon gözlerine inanmayarak annesine yaklaştı. Doğum gününde giydiği elbisesi hala üzerindeydi.
"Oğlum... Damon'ım... Göz bebeğim... Sakın endişeye kapılma. Her şey güzel olacak. O yeniden hatırlayacak. Ona gelecek olursak.."
"Elena mı?"
"O seni seviyor. Gerçekten çok seviyor, her zamanda seni sevecek. Siz birbirinize aitsiniz." Rüyasında annesinin kendini başından öpmesi ile uyanan Damon'ın içi huzurla doldu. Uzun zaman sonra annesi rüyasına girmişti ve ona Elena'dan bahsetmişti. Damon'ın sonunda içten gülümsediği gören Elena onun gamzesinden öptü.
"Anneni özlüyor musun?" diye sordu
"Her gün, her an, her saniye," diye cevapladı Damon.
"Biliyorum ki şu an senin annen, senin baban ve benim annem, benim babam bizi izliyor." İşaret parmağı ile yukarıyı göstererek devam etti Elena. "Cennetten bu iki çocuklarının birbirlerine hikayelerini anlattıklarını dinliyor ve gülüyorlardır. Onları ne kadar çok sevdiğimizi ve özlediğimizi bildikleri için hep bizimle birlikte olacaklar."
"Seni seviyorum," diye fısıldadı Damon alnını Elena'nın alnına dayayarak.
"Seni seviyorum," diye fısıldadı Elena Damon'ı bir kez daha öperek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben, Sen, O...
Short StoryBu bir hikaye: - Kayıp. Çaresizlik. Korku. İhanet. Nefret. Öfke Ama sadece acı değil: - Cesaret. Aşk. Arkadaşlık. Aile. Mutluluk. Tek bölümlük hikayelerden oluşan bir hayran kurgu çalışmasıdır.