4

93 13 1
                                    

Uyandığımda ilk yaptığım şey tavanla uzun bir bakışmanın ardından başımdaki ağrıyla tekrar uyumak için sızlanmaktı. Midem yanıyor, göz kapaklarım ağırlaşıyordu, kemiklerime kadar sızım sızım bir haldeydim. Sıcak bir duşun çözemeyeceği hiçbir şeyin olmadığı bilinciyle hareketlenip zor bela ayaklarımı yere bastırırken soğuk mermerler yüzünden anında üşüyerek titremiş, ürperen çıplak bedenimi omuz silkerek gerinmiştim. Duvardaki saate baktığımda henüz şafağın ilk vakitleriydi, eğer ki bugün işe gidecek olsaydım, caymak için akşamdan kalmalığımı bahane edebilirdim. Ne yazık ki, her hafta sonu birer ritüel haline gelmiş yatağımı ısıtan kimselerin olmaması durgunlaşmama sebep olmuştu.

Güneşin doğduğu vakitlerde odam aydınlanırken perdesiz camlar belki evin en büyük sorunu olabilirdi, ışıkta uyuyamadığımdan uykusuzluğumun sebebi olmakla suçlayabilirdim ama hayır, kendimi bildim bileli uyku düzenim yoktu. Belirsiz saatler, günün belirsiz vakitlerinde uyuyakalırdım ve yatağım yalnızca sıcak kucaklaşmalar için vardı.

Yani, yeni evim ve yeni yatağım henüz kimse tarafından keşfedilmemişti ama o ayrıydı.

Duşu biraz erteleyerek uzanıp telefonumu aldığımda ses sistemine bağlanarak müzik açmış, gelen birkaç mailleri tabletten bakacağım için boş verirken boş boş sitelere girerek saçma sapan fotoğraflarımın altına gelen yorumlarını okuyarak vakit öldürmeye çalışmıştım. Kısıkça çalan müzik bile sinirlerimi bozarken son zamanlarda agresif oluşumun sebeplerini sorguluyordum. Her şeye sahip olmanın bu kadar yorucu olduğunu tahmin edemezdim; her şey elimin altındaydı, göz kırpmadan fiyat önemsemeksizin elde edebilir ve boş yere harcayabilirdim. Etrafıma topladığım kalabalıkları baştan çıkarabilir ve eğlenebilirdim.

Hatam neredeydi?

Ellerimi kabaran saçlarımdan geçirirken telefonu bıraktım başım tekrar yastığa düştü.

Aile konusunda pek sıkıntılı biri sayılmazdım. Normal bir şekilde yetişmiştim, okul ve meslek seçimlerim sırasında sıkıntı yaratmaları dışında onlarla kötü bir geçimim yoktu. Bunun üzerini çizdim. Okul zamanlarından beridir arkadaş çevrem hep geniş olmuştu, popülerlikle sorunum olmadan rahatça dostlar edinmiştim ve bunları yıllarca sürdürmüştüm. Pekâlâ, biriyle bile kavga etmediğim düşünülürse bu da fena halde sıkıcı geliyordu gözüme.

En ünlü markaların ünlü koleksiyonlarında adımın geçtiği gerçeği yüzüme istemsizce sırıtış yayarken kariyerimin zirvesinde oluşumu fark ettim. Belki birkaç şirket içi anlaşmazlığına sebep olduğum gözden çıkarılırsa, oldukça sıradan ama oldukça havalı bir iş yaşamım vardı yani, yalnızca birbirlerine düşürdüğüm arkadaşlıkları saymazsak. Kahretsin ki cazibeme kapılıp etrafımda dört dönüyorlarsa bunu engelleyemezdim, istesem dahi.

Belki de kendime bir hedef belirlemeliydim. Bu işlerde en iyisi Jackson'dı, elim telefona giderken kendimce sorgulamalar yapıyor, kusursuz olan benliğimde kusur arıyordum. Belki yeni bir yayın editörlüğüne girişirdim, belki modellik kariyerime devam ederdim, belki yeni isimlerle koleksiyon hazırlamaktan daha fazlasını yapardım. Aramalarımdaki ilk isme tıkladığımda kulağıma götürdüğüm telefonla kısa bir süre içinde açılışı Jackson'ın sıkıntıyla iç geçirmesi bir olmuştu. "Niye aradın?"

"Aramam için bir sebep mi olması gerekiyor?"

"Sabahın yedisinde beni özlemiş olamazsın ya." Kısık sesi bir anda tonuna ulaşmıştı. "Yoksa beni edepsiz rüyalarına mı alet ettin?"

"İş sana gelince düz olduğumdan oldukça eminim Jackie. Saati fark etmemiştim."

Ayaklarım yatakta tepiniyor oldukça çocuksu bir şekilde bacaklarımı esnetmeye çalışıyordum. Jackson'ın sinir bozucu kıkırtısı olmasa, belki sabah sabah bu kadar agresif olmazdım.

guccistar • vhope [düzenlenecek]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin