guccistar • vhope [düzenlenecek]

9

Kafayı yemiştim.

Sabaha yalnız başıma uyandığım odamda, elbette buna alışkındım fakat son birkaç aydır Taehyung ile uyanmak başka hissettiriyordu, düzensiz bir uykunun verdiği uyuşukluk ile kendimi düşünmekten gerektiğinden fazla uzun sürecek bir duşa atmıştım. Duşu genellikle şarkı söyleyerek, keyfim yerinde bir halde alırdım ama üzerimdeki bu his ağırlığını atabilmek için girdiğim soğuk su, beni bir süre sonra ancak ayıltabilmişti. Uykusuzluk ya da yorgunluk değildi; ne neşeliydim ne de keyfim kaçıktı. Ortalarda bir yerdeydim, ne yaptığımı bilemiyordum çünkü mantığımla hareket ederken olayları, eylemlerimi, cümleleri akışına bırakmak belki de hiçbir zaman yapmadığım bir şeydi. Her zaman kontrollüydüm.

Kontrolü kaybediyordum. Evet, doğrusu buydu. İşimi yönetirken, çalışanlarımı, etrafımdaki insanları, yöneticileri, modelleri, ilişkilerimi dahi yönetirken olduğum kişiydim. Biraz agresif ama özenli, çekici ve karizmatik ama keyfim yerinde olduğunda oldukça sıcak kanlı, tertipli ama yeri geldiğinde de edepsiz biriydim. Kendimi biliyorum, başkalarının beni özetlemesine gerek yok, olduğum yerde olduğum kişiyi yaratmak için çok çabaladım. Sinir bozucuydu, geç uyumamın, uyuyamamamın sebebi Kim Taehyung'tu.

İç çekmeme engel olamadım, duştan gibi banyoyu ıslatarak havluyu belime sararak odama dönmüş, parkelere damlayan su damlaları ile gardırobun önüne kadar iz bırakmıştım. Ne giyeceğimi bilemeden yalnızca siyah ince gömlek ve siyah deri pantolonu çıkardığımda, parti için çok da süslenmem gerektiğini düşünmüyordum. Dünkü Taehyung'u aklımdan çıkaramıyordum, düşünmemek için kendimi zorlamadığımın farkındaydım ama işte, o Kim Taehyung'tu.

Tıpkı onun istediği gibi 'randevu' adı verilen çiftlerin özellikle duygusallığı araya katarak el tutuşmak, ilk öpücük gibi romantik saçmalıklarını denemiştik. Onu evine yakın bir parktan almıştım, basit bir beyaz tişört ve gri pantolonla öyle çekici duruyordu ki, ucuz malları bile en değerli koleksiyonmuş gibi üzerinde taşıyabiliyordu. Ona hayran kalmıştım, evet. Her şekilde çekiciydi ona bakışım elbette bir modelden öte farklıydı. Arabama bindiği gibi dudaklarına uzanmış öpücük beklemiştim ama Taehyung kendini geri çekmiş geceye saklamamı söylemişti yalnızca. Arsızca dudaklarını ısırışından beni güzel bir akşamın beklediğinden emin olmuştum o anda, kendimi dizginlemiştim.

Sürekli adını duyduğum şehrin büyük alışveriş merkezine vardığımızda arabadan indiğimiz gibi elime uzanmış, kollarımın arasına sokulmuştu. Taehyung'un temaslardan hoşlandığını biliyordum, bunun yüzünden üstelemeyip yalnızca sarılmış, elini tutmuş ve arada saçlarını öpmüştüm. O anlık, bu kadardı. Gezinti boyunca uğrayıp durduğumuz lüks mağazalara alışkındım, bu yüzden aç olduğumuzu aynı anda söylediğimizde onu bildiğim tek restoranta doğru çekiştirmiştim ama Taehyung canının hamburger çektiğini söyleyip adım bile atmadığım en köşedeki küçük bir büfeye götürmüştü beni. Küçük ama sevimli bir büfeydi, kırmızı masaları, duvarında kırmızı süs bisikletleri vardı, biraz fazlasıyla izlemiştim ve bunu fark edince Londra konsepti uygulamaya çalıştıklarından bahsetmişti Taehyung bana. Yakın bir arkadaşının burada çalıştığından, oldukça güzel bir para aldığı için mutlu olduğunu söylemişti.

Kim Taehyung, çok farklıydı. Demek istediğim her insan farklı ve özeldi ama Taehyung'un herkesleştiremediğim bir tarafı vardı, kendinden çok çevresini düşünüyor olması ona bakışımı değiştiriyordu. Özgürdü, değişik takıntıları vardı, özellikle hayır denilecek şeylerden hoşlanıyordu.

O yemeğini iştahla yerken ben dirseklerimi masaya koymuş, bunları düşünerek Taehyung'u izlemiştim işte. Kara düşlerimi koluma vuruşuyla çekmişti, ısrarlarıyla sürekli bahsettiği o lezzeti tadabilmiştim. Gerçekten muazzamdı. Hamburgerimden ilk ısırığımda hayatından bahsetmeye başlaması beni suskunluğa itmişti, Taehyung çok fazla konuşan biri değildi. Genellikle mimikleriyle anlatmak istediğini anlattıktan sonra kelimelere ihtiyaç duymazdı, ağzını kullanmak için daha tahrik edici şeyler tercih ediyordu.