saçılmış bir gülücüğün yıpranmış çizgisi; bir çorap söküğü gibiydim ben aslında, bir ucundan tutup keşfetmeye çalışırken sökseydin eğer devamım gelirdi, yangını çıkaranın ortaya sunduğu sebepleriydim ben biraz. ya çok boş, ya çok dertli. sen ise o yangındın hep, bir anda alevlenen, benim yüzümden. duvara astığımız, sadece süs için aldığımız tablolar var ya hani, o tabloların içinde dolaşan çıplak kadın figürleri kısa ve şekilsiz tırnaklarını beynime saplıyormuş sanki, düşünemiyorum, o tırnaklar o kadar derine saplanıyor, parmaklar o kadar derine iniyor ki bazen, acıdan gözlerim sulanıyor. bir çizgi var ve o çizginin devamından sonrası için düşünemiyorum, o çizgi sensin, çizgiden sonrası yok, bazen çizgi dâhi yok, arada bir yokluyorum beynimi hâlâ orada mısın diye, o çizgi o kadar ince o kadar görünmez ki, hissetmen gerekiyor onu, hissedemiyorum her zaman. annemin özenle döşediği, ev; yuva dışında her şey kokan kısılı kaldığım bu dört duvardaki tablolara bakarım, bakar bakar seni anarım. tabloda gezenler yavaça gülümserler bana, sanki seni hatırlatmak istercesine öyle saf, öyle berraktır ki tebessümleri, ben bile şaşarım. duvarlara dalıp düşüncelere bakmam ben, ya tablolar yönlendirir beni, ya o ince çizgi. özlerim seni, beni eksik kaldığım yerden tamamlamanı belki, özledim seni hep, duvarlar geçirmedi hasretini, tabloların uğraşları boşa gitti, o çizgiyi hep görüyorum artık, biliyorum ve bedenimin titremesine sebep olacak kadar yakınımda hissediyorum, aşamadım ben çizgiyi. aşamadım ben seni.
²¹²⁸
²³¹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ey meyus
Short Storysoğuk bariyerlerin ardından zar zor gözüken dışımız, yıkık dökük harabe misâli içimizden de kötüydü aslında, biz farkına varamadık.