~ Keyifli okumalar ✨
6 yıl sonra
Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar uzun vadeli bir mutluluk yaşamamıştım. Mutluydum çünkü bunun bir sonu yoktu. Mutluydum çünkü her şey iyi ve güzeldi.
Nizami bir şekilde anlıma dağıttığım saçlarımı ince dişli bir tarakla tarayarak düzelttikten sonra makyaj aynamdaki yansımama baktım. Kot pantolumun üzerine Jungkook'un bol sweatshirtleriden birini geçirmiştim. Dudaklarımın kuruluğunu gidermek için nemlendirici sürerek halimden memnun bir şekilde gülümsedim.
Mutfağa girmeli Jungkook ve Min Ji için bir şeyler hazırlamalıydım.
Min Ji, henüz 1 aylıkken onu evlat edinmiştik. Bizim için kolay olmamıştı fakat yine de ona gözümüz gibi bakmıştık. Doğurmasak da, kan bağımız olmasa da o bizim kızımızdı. Çok az bir zaman sonra 5 yaşını dolduracaktı. Zaman o kadar hızlı akıyordu ki yakalamak bazen mümkün olmuyordu. Jungkook, Min Ji'yi kreşten almak için gitmişti.
Mutfağa girerek kendim için bir kase nesquik hazırladım ve sandalyeye oturarak kaşıklamaya başladım. Bunları Min Ji için alıyor olabilirdik ama Jungkook'la ben yemeyi ondan daha çok seviyorduk. Sabah kreşe Jungkook götürmüştü ve çıkışta da kendi almak istediğini söylemişti.
Doğrusu bugün yataktan hiç kalkmak istemediğim için, saat 4 olmasına rağmen yeni kalkmıştım.
Evimizin önünde gürültülü bir fren sesi duydum. Varlıklarının, burada olduklarını hissettiğimde tezgâhın önünden ayrılarak mutfak penceresine doğru yöneldim ve perdeyi hafifçe kaydırarak camın ardından onlara baktım.
Gözlerim ilk Jungkook'u bulmuştu. O nerede olduğumuzu bilmeksizin gözlerimin göreceği ilk kişiydi. Arabadan inmesini, Min Ji'yi arka koltuktan çıkarmasını, pembe çantasını alarak onun elini tutmasını izledim.
Yalnız bir sorun vardı.
İkisi de sinirliydi.
Min Ji, Jungkook'un elini ittirerek ona çattığı kaşlarının ardından baktığında, Jungkook da ona çattığı kaşlarının ardından baktı. Bunu şu sıralar sık sık yaşıyorduk. O ikisi bir birine çok sinirlenirdi ama dayanamaz, dakikalar sonra barışırlardı.
Min Ji dalgalı siyah saçlarını havalı bir şekilde omuzlarına savurarak babasına sırt çevirdi ve minik eteği içindeki bacaklarıyla tatlı bir şekilde bahçenin içeresine yürüdü. Jungkook ona tip tip bakarak arabanın kapılarını kilitledikten sonra onun arkasından bahçeye girdi. İkisi de birbirlerine kızgın kızgın bakıp kapıya vurduklarında, gözlerimi devirerek gülümsedim.
Min Ji'yi anlıyordum ama ona ne oluyordu sanki...
Jungkook'un bazen bir çocuk olduğunu biliyordum doğrusu.
Mutfaktan çıktım ve koridoru koşturarak yürüdükten sonra kapıyı tek solukta açtım. Her ikisini de kısa sürede özlüyordum. Gördüğüm ilk şey Jungkook'un kendisi oldu, sert rüzgar kapıyı açmamla birlikte içeriye girdiğinde kokusu sert bir şekilde burnuma yükselmişti.
Gözlerimiz çarpıştığında dudaklarım benden habersiz bir gülümseme çıkardı ona.
"Sana da merhaba baba" dedi Min Ji imalı bir şekilde. O beş yaşında olabilirdi ama hayatımda kendisinden daha çok bilmiş olan kimseyi görmemiştim.
"Jungkook babama söyler misin, kendisiyle bir süre konuşmayacağım!"
Eşikten içeriye girdiğinde gülmemek için genzimi temizlemek zorunda kalmıştım. Jungkook sırtında onun çantasıyla beraber içeriye girerek mesafemizi kapattığında, hiç ertelemeden ona uzandım ve başımı göğüsüne düşürerek sıkıca ince beline sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tokyo | Jikook
Fanfiction- Tamamlandı - Jimin kedileri çok severdi, Jungkook ise Jimin'i..