•••
"Seni aptal! Ne yaptığının farkında mısın?" Arkasından sertçe kapanan kapıyı umursamamıştı. Sinirliydi, uzun bir süre de geçecek gibi durmuyordu. Hyunjin ters bir olay daha çıkmaması adına kolunu kahverengi saçlı çocuğun koluna sarmayı denemiş fakat başaramamıştı. Tekrar öne atılacakken bu defa da sevgilisi onu çekti. Onu durdurmasına izin vermeyecekti. Çünkü herkes farkındaydı ki Chan hak etmişti.
Salona art arda giren üçlünün yanı sıra gün boyu her şekilde ulaşmaya çalıştıkları arkadaşı oturmuş öylece duruyordu. Önündeki sehpada duran telefonu eline alıp açmaya tenezzül bile etmemişti. En çok da buna sinirliydiler.
Felix'i öyle bırakıp ne diye bir de eve geldiğini merak ediyorlardı.
"Minho hayır.." Arkasında onu durdurmaya çalışan Hyunjin'i itip önündeki çocuğun başına yasladığı kolundan tutup kaldırdı.
Acımadan ve tüm sinirini toplayarak yumruğunu elmacık kemiğine indirdiğinde rahatlama duygusunun ucundan bile geçememişti. İkinci bir kez yumruğunu kaldırdığında bu defa iki kolundan da geriye doğru çekildi.
"Ne demeye öptün lan! Ne demeye öptün de sonra da siktir olup gittin! Oyuncak mı onlar, senin önce özenip işin bitince de çöpe attığın projelerin mi?"
Cevap veremedi. Yanağındaki acıyı şu an düşünmekten ağrıyan başı ve kalbi kadar hissetmiyordu. Yediği yumruğun etkisiyle düştüğü koltuktan kalkacak gücü bile bulamadı kendinde. Acıyordu sadece. Kendisine acıyordu.
"Ne halt yediğinin farkında mısın? Onu kaç saat aradık Chris, biliyor musun? Şu siktiğimin telefonunu açsaydın belki onu daha iyi bir halde bulabilirdik!" Dudaklarını istemsizce birbirine bastırırken kendini kastı. Bugünün iyi bitmeyeceğini Felix onu öptüğünde anlamıştı.
Gün boyu kaçmak için yer aramıştı. Kaçıp hiç çıkamayacağı bir yer. Fakat her şey gibi bu da olumsuzlukla sonuçlandı. Dolandığı her yerden sonra döndüğü yer yine ortak stüdyo evleri olmuştu.
Minho kollarına yapışan ellerden kurtulup tekrar karşısındaki çocuğun yakalarını kavrarken çekti ve yandaki duvara sırtını yasladı.
Herkes onun neden kuzeniyle ayrıldığında sert tepki vermediğini düşünmüştü. Hâlâ da düşünüyordu. Ama Minho için cevap açıktı.
İlk gördüğünde Jisung'dan etkilenmiş, ikinci gün ise onu öpmüştü. O birine aniden duygular hissedilebileceğini öğrenmişti. Bu yüzden bitebileceğini de düşündü. Dolayısıyla da Chris'e, en yakın dostuna sert davranmaktan kaçındı. Onu anlamaya çalıştı. Ama bugün her şeye pişman olmuştu. Belki de fevri davranıyordu ama umrunda değildi şu an.
Sevdiği yanında ağlayarak Felix'e ulaşmaya çalışırken tüm duyguları geçirdi aklından. Tahminleri birbirini kovaladı, düşündükleri birbirini yok etti. Çıktığı yol ise ağlamaktan sesi kısılmış ve cevapsız bırakılan bir Felix olmuştu. Bu yüzden hem bunu hak etmeyen kuzeni için hem de Felix'i düşürdüğü durum için vurdu Minho.
"Madem hayır dedin, neden öptün o zaman? Hadi her şeyi geçtim, ne diye bırakıp gittin? Sana böyle mi güvenmesini sağlayacaksın? Böyle mi bilmem kaç sene sonra karşısına çıkacaksın?" Eğdiği yüzünden görünen ve anlaşılan tek şey burnunu çekerek çenesine kıvrılan gözyaşlarıydı.