•••
Sırtımdaki eli omzuma tırmanıp sadece birkaç saniye içinde yerlerimizi değiştirirken istemsizce kendimi öne doğru itmiştim. O ise tam tersini yapmam için bu defa bir elini boynumdan enseme doğru yerleştirmiş, bedenini bedenime yaslayarak tamamen kapıyla buluşmamı sağlamıştı.
Alt dudağımı nefesim kalmayana kadar ona uymamı sağlayacak yavaşlıkta emiyordu. İlk defa yaşadığım bu an baştan aşağı titrememi sağlarken tek yapabildiğim ellerimi dolaştırdığım saçları dağıtmak olmuştu.
''Bitmesini bekleyelim diyecektik de bayağı derin duruyor. En azından kapıyı seçmeseydiniz, girip çıkarken sizin birbirinizi vakumlamanızı hatırlamak zorunda mıyım?'' Daha ilk kelimeden onu önümden iterken ellerim tişörtümün yakasına gitmişti.
Yanıma geçip ellerini saçlarına atarken Minho hyung ise gayet sinir bozucu muzipliğiyle Jisung'a yaslanmış ve bizi izliyordu. Yaşadığım şeyden çıkıp utanç kısmına ancak gelebiliyordum. Genelde birilerini basan taraf ben olurdum, basılan değil.
''Geçseydiniz içeri oğlum ne izliyorsunuz?''
''Geçen Fransız tarzını denedik de belki sizde farklı bir şeyler vardır diye..'' Kaşları kalkıp sırıtmasını büyütürken Jisung eliyle tamam anlamında baş parmağını sallayıp duruyordu.
Jisung normalde de böyle şeylerde çekilen birisi değildi. Beş dakika önce ne yediğini hatırlamaz ama iki yıl önce kimin kiminle sevgili olduğunu hatırlardı. Minho hyungla tanışınca onun da bu yatkınlığını fark etmiştim. Şimdi ikisi bir arada olunca daha fena oluyordu. Tavsiye etmeyeceğim ama olması gereken bir çifttendiler.
Sonunda odaya girdiklerinde omuzlarımın düşmesine izin verdim. Vücut ısım bir süre inmeyecek kadar fazlaydı. Ama o bunu umursamayacak kadar kendini kaybetmişti.
Tekrar önüme gelen bedenini gülerek geri ittim.
''Uzak dur.'' Dilini dişlerine vurup o da gülerek yaklaşmayı denerek koridora doğru geri geri yürüdüm.
''İkinci bir yakalanmayı kaldıramam.'' Omuz silkip gelmeye devam ederken büyüyen gülümsememi bastırmak için dudaklarımı birbirine bastırıp hızlıca köşedeki odaya girdim. Yalnızca birkaç saniye sonra arkamdan girdiğinde tek oturabileceğim bir yer olarak gözüme kestirdiğim döner sandalyeye ilerledim.
''Öpüştüklerini söylemiştik değil mi? Kesinlikle biri en büyüğümüz diğeri de ilişkilerde en sakin olanı değil. Bir görecektiniz çocuğun du-'' Ayağımdaki terlik göğsünü bulduğunda sızlanarak kendini Jisung'a doğru bırakmıştı.
''Evet konusu açılmışken iyi oldu. Bazı şeyleri açıklığa kavuşturalım.'' Konunun geleceği yeri anladığımda onunkilerle buluşturdum gözlerimi. Bana bakıyor olması işime geliyordu, hoşuma gittiğini inkar etmeyecektim.
''Nesiniz siz şimdi?''
''Öpüşerek kuzen olmayı deniyorlardı kanka. Kan bağını da se-''
''Erkek arkadaşım. Tam adı bu.'' Son noktayı koyduğunda yüzüme yeniden bir gülümseme yayılmıştı. Belki iki yıl sonra aniden basılmamız gibi ayrılacaktık ama şu an düşündüğüm şey bu değildi. Bunu olabildiğince sürdürecek ve istediğim gibi yaşayacağım, erkek arkadaşı olarak.
''Sana ilk mesaj attığında dememiş miydim? Bir şeyler dönecek diye?'' Jeongin ellerini çarparak güldüğünde Changbin de onaylamıştı. Gerçekten de öyle oldu.
''Cidden. Chan'ın sana mesaj atması artık çekilebilir üç arkadaşım olmasını sağladı.'' Minho ve Hyunjin hyung kaşlarını çatarken Seungmin hyung tüm garipser bakışları üzerine çekmişti.